Eymir`in ekolojik gelişiminde, korunmasında ve ağaçlandırılarak yeni bir doğal çevre yaratılmasında bilfiil tüm ODTÜ öğretim üyeleri, öğrencileri, emekçileri özverili ve öngörülü çalışmalar yürütmüştür; böylece ODTÜ Ankara‘ya hem bir orman, hem de bir kentsel değer kazandırmıştır. Var olan bu kentsel ve doğal değeri korumak ise bütün Ankaralıların görevidir.
6 Aralık 2014 tarihinde basında Ankara`yı bekleyen bir tehlikenin duyurusunu "Eymir`i alacağız." başlığıyla okuduk. Ankara Büyükşehir Belediyesi Başkanı Melih Gökçek`in yıllardır tekrarlamaktan bıkmadığı Eymir`e yönelik rant hayalleri son günlerde tekrar ayyuka çıkmıştır. Melih Gökçek, yıllardır "Eymir`in halka açık olmadığı ve kendisinin Eymir`i halka açacağı" yalanıyla kamuoyunda yanlış bir algı oluşturmaya çalışmakta ve Eymir`i talan etmek üzere bıçaklarını bilemektedir.
Esasen araç girişinin doğal yaşamda oluşturduğu tahribatı azaltmak amacıyla, ODTÜ yönetimi tarafından Eymir Gölü`ne sadece, özel araçlarla girişte çeşitli kısıtlamalar getirilmiştir. Bu uygulama dışında, vatandaşların Eymir`e girişinde herhangi bir kısıtlama bulunmamaktadır. Eymir, flora ve faunası ile Ankara`ya sunduğu görsel ve doğal değerler ile doğal dengeyi gözeten, bütün Ankaralıların kullanımına açık, kamusal bir rekreasyon alanıdır.
Melih Gökçek`in "halka açacağız" söylemi, geçmişte kendisinin sulak alan çalışmalarından da anlaşılabileceği üzere "yapılaşmaya açacağız, rant elde edeceğiz" anlamına gelmektedir. Melih Gökçek`in doğal sulak alanlara dair vizyonu, alanın etrafına beton dökmekten, çardak yerleştirmekten, alanı gören arsaları yapılaşmaya açmaktan ibarettir. (Bkz. Susuz Göleti (Göksu), Mogan Gölü, Bayındır Barajı) Bütün bu uygulamalarda topluma tek tip bir kamusallık(!) dayatılmakta, sulak alandaki doğal yaşam hiçe sayılmaktadır.
Yazılı ve görsel basında "Eymir`i halka açacağız." sloganıyla yürütülen algı operasyonu ile zaten halkın kullanımına açık olan Eymir üzerinde bir güç gösterisi yapılmaya çalışılmaktadır. Bu çaba ile sermayedarların amaç ve hedeflerinin zor kullanmak suretiyle olsa bile gerçekleşecek her tür yıkıcı faaliyetin meşrulaştırılması hedeflenmektedir. Ankara Büyükşehir Belediyesi, nasıl ki "Ankara trafiğini rahatlatmak" bahanesiyle ülkenin en prestijli okullarından birisini AKP iktidarının polis gücüyle işgal edip gaza boğdu ve bir gece baskınıyla binlerce ağacı katlettiyse, aynı senaryoyu bu sefer de "Eymir`i halka açmak" palavrasıyla hayata geçirmek istemektedir.
Mevcut siyasi iktidar, kamu arazilerine, doğal ve kültürel değerlerimize göz dikmekte, sahip olduğumuz toplumsal ve doğal değerler merkezi ve yerel yönetimler tarafından birer birer pazar ve pazarlık alanları haline getirilmektedir. Bu alanlarda, çıkar gruplarının özellikle varsıl kesime hitap eden yapılı çevre üretimi ile yaratılan birikim, neo-liberal iktidarın, muhafazakâr ideolojisinin sürekliliğini sağlama noktasında ciddi bir kaynak oluşturmaktadır.
Çevresel değerleri koruma sözleşmelerini ve kamu yararı ilkesini ihlal ettiği, mahkemeler tarafından defalarca hükme bağlanmasına ve projeler hakkında yürütmeyi durdurma kararları verilmesine rağmen, İmrahor Vadisi`nde hukuk tanımazlık ile inşaatı halen süren Altınoran konutlarının yanısıra vadi tabanında hızla yapılaşması devam eden konut projeleri ile Eymir merkezde olmak üzere İmrahor`da çılgın ve irrasyonel kanal projelerinin rüyaları kurulmaktadır.
Bu rüyaların,- Cumhurbaşkanının bile hukuk tanımazlığını gözlemlediğimiz bu dönemde- karabasana dönüşmemesi için, kentsel ve toplumsal mücadelenin önemini bir kez daha vurguluyor ve bütün yurttaşları bu mücadeleye omuz vermeye çağırıyoruz.
TMMOB Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi
