Kadınlar, bedenlerinin, emeklerinin sömürülmediği, şiddetten, taciz ve tecavüzden uzak, insan olarak algılandıkları; yaşamı, özgür, eşit ve adalet içinde sürdürebildiği bir hayatı hak eder. 8 Mart 1857, 40 bin dokuma kadın işçisinin bu hakkı elde etmek için başlattığı grevin tarihidir. Ne yazık ki bu haklara sahip olmak, dünyanın 155 yıldır yaşadığı her türlü teknolojik, bilimsel ve kültürel alandaki gelişmelere paralel olarak gerçekleşmemiştir. 155 yıl sonra 8 Mart 2012‘ye gelindiğinde Dünya ülkeleri ile ülkemizdeki istatistiki bilgiler incelendiğinde ve yaşanan gerçeklere bakıldığında kadınların, hala hak kayıplarına ve istismarlara uğradığı ortadadır. Kadınlar, 155 yıl sonra da hak ettikleri yaşam biçimini elde etmek için mücadele vermektedir.
Ülkemizde, 8 Mart 2012 tarihine gelindiğinde kadınlarımızın hem özel hem de iş yaşantılarında hak kayıplarına uğradığı, şiddet gördüğü, taciz edildiği ve her zeminde negatif ayrımcılığa uğradığı görülmektedir. Meslek alanımızda, özellikle özel sektördeki işe alımlarda kadınlarımız ya tercih edilmemekte ya da aynı işte, daha düşük ücretlerle çalıştırılmaktadır. Kamu sektöründe çalışan kadın meslektaşlarımız ise egemen olan "üç çocuk yapın" anlayışı ile hem iş yaşamından kopartılmaya çalışılmakta hem de "kadınlık, annelik, eşlik" vasfı nedeniyle terfi alımlarında, erkek meslektaşlarına göre "az" tercih edilmektedir. Ne yazık ki ülkemizde kadının yeri evidir anlayışı giderek kabul görmekte; gericilikle beslenen neoliberal yaklaşım kadını eve hapis etmeye çalışmaktadır. Son günlerde kamuoyunda sıkça tartışılan "4+4+4 eğitim sistemi" ise önce kız çocuklarını eğitim hayatından uzaklaştırmakta; ardından sosyal hayatta evlenmeye zorlanan bu kız çocukları "en az 3 çocuk yapma" tavsiyesine de uyarak yetişkinlik dönemlerinde ev yaşamına hapis edilmektedir. Böylece kız çocuklarının gelecekleri "iyi bir anne", "iyi bir eş" şeklinde biçim alacaktır ki bu kadınlarımızın sosyal ve ekonomik hayatlarının sadece "eşlerinin yanında" gerçekleşmesi demektir. Tüm bu gelişmeler, kadını "birey olma özgürlüğünden " uzaklaştıran düzenlemelerdir.
TMMOB Şehir Plancıları Odası, Ankara Şubesi olarak, 8 Mart 2012 gününün tarihsel anlamıyla birlikte, şehir planlama mesleğini icraa eden kadın meslektaşlarımızın sorunlarını aşmasına katkı sunacağımıza inanıyoruz. Mücadelenin başarısı için erkek meslektaşlarımızın kadın meslektaşlarımızın yanında onlarla birlikte elele mücadele etmesi gerektiğine inanıyoruz.
TMMOB Şehir Plancıları Odası, Ankara Şubesi olarak çalışma yaşamında karşılaşılan kadın emeğinin sömürülmesi ve ücret farklılıkları sorununu çözen çalışmalar içerisinde bulunmakta; "eşit işe, eşit ücret" talebini hayata geçiren çalışmaları desteklemekteyiz. Kadın ve erkeğin hem toplumsal hem de iş hayatında hak ettikleri, eşit ve özgür bir dünya için 8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü mücadelesini destekliyoruz.
KADINLARIN ERKEKLERLE BİRLİKTE ÖZGÜR VE EŞİT BİR YAŞAMI PAYLAŞMALARI GEREKTİĞİNE DAİR OLAN İNANCIMIZI KAMUOYUYLA PAYLAŞIYORUZ.
KAMUOYUNA SAYGI İLE DUYURULUR.
Filiz HEKİMOĞLU
TMMOB ŞEHİR PLANCILARI ODASI
ANKARA ŞUBE SEKRETERİ