Etik İlkeler Özlük Hakları
TMMOB 2. KADIN ANKARA YEREL KURULTAY SONUÇ BİLDİRGESİ YAYINLANDI
HABERLER
Yayına Giriş Tarihi
2011-11-22
Güncellenme Zamanı
2014-05-27 14:32:29
Yayınlayan Birim
ANKARA

TMMOB 2. KADIN KURULTAYI

 ANKARA YEREL KURULTAYI SONUÇ BİLDİRGESİ

 

24 Eylül 2011 - Ankara

 

Mimar, mühendis ve şehir plancısı kadınların sorunlarını dile getirerek bunlara yönelik çözüm önerileri sunmayı amaçlayan ve yapılması TMMOB 41. Dönem Olağanüstü Genel Kurulu‘nca karar altına alınan 2. TMMOB Kadın Kurultayı‘nın Ankara yereli 24 Eylül 2011 tarihinde İMO Rüştü Özal Toplantı Salonu‘nda gerçekleştirilmiştir. Kurultaya mimar, mühendis, şehir plancıları ve bu disiplinlerde okuyan öğrenciler olmak üzere toplam 110 kadın delege ile kadın örgütlerinden ve çeşitli kurumlardan 30 misafir katılmıştır.

Kurultay hazırlık sürecinde aşağıdaki hazırlık çalışmaları yapılmıştır.

·        26 Mart 2011 - Toplumsal Cinsiyet Paneli

·        2 Nisan 2011 - Haklarımız Paneli

·        9 Nisan 2011 - Kota Paneli

·        30 Nisan 2011 - Slogan Atölyesi

Kurultayda çalışmalar 4 oturumdaki 7 başlık altında toplanmıştır. Toplumsal Cinsiyet Rolleri, Kadına Yönelik Şiddet, Kapitalizm ve Kadın, TMMOB‘de Kadın Örgütlenmesi oturumlarında yürütülen çalışmalar sonucu kararlaştırılan önergeler, TMMOB 2. Kadın Kurultayı‘na sunulacaktır.

Kadına yönelik ayrımcılık, sömürü ve şiddet, eşitsizliğin, sınırsız tüketimin, sömürünün, yoksulluğun sistemleştirildiği kapitalizmin doğal sonuçlarından sadece biridir. Egemen sınıfın çıkarlarına hizmet eden cinsiyet ayrımcılığı çözülmeden özgür ve eşit bir toplum oluşması mümkün değildir.

Evrilme süreci boyunca kapitalizmin ihtiyaç duyduğu tüm koşulları yaratmak adına çeşitli düzenlemelere gidilmiştir. Biçilen toplumsal cinsiyet rolleri gereği kadın " kutsanmış annelik" üzerinden "ev" ile özdeşleştirilmişken, bu rol kapitalizmin ihtiyacına bağlı olarak şekillenmiştir. Bu süreçte; erken sanayi döneminde kömür madenlerinde, 19.yy.da dokuma fabrikalarında, 1. ve 2. Dünya savaşında çelik sanayinde, kadın, ucuz işgücü ihtiyacını karşılamış, böylece kadının ev içi görevlerine "ucuz iş gücü" olarak evrilmesi de eklenmiştir. Hiçbir zaman toplumsal cinsiyet rollerinden vazgeçilemediği için, her seferinde "anne olma erdemi" düşüncesi ile eve geri döndürülen kadın, 20. yy‘ın ikinci yarısına gelindiğinde bu sefer kapitalizmin "sınırsız tüketim" pompalaması sonucu ev dışına çıkarılmıştır.

Günümüzde, "çocuk da yaparım, kariyer de.." söylemi kadının ucuz iş gücü olarak görülmesinin yanı sıra toplumsal cinsiyet rollerinden vazgeçilmediğinin de somut göstergesidir. Evrilme sürecinde kapitalizmin kadın ile kurduğu ilişki, ihtiyaca bağlı olarak "ucuz emek - kutsanmış annelik" arasında gidip gelmektedir.

Toplumsal cinsiyet kavramı kendi başına çok şey ifade etmekle birlikte, asıl sorun toplumsal cinsiyeti belirleyen "aile" üzerine inşa edilen ekonomik-politik sistem ile patriyarka / ata-erki ilişkilerinden kaynaklanmaktadır. En sistemli cinsiyet ayrımını, sömürü ilişkilerini ve toplumsal cinsiyet rollerini var eden patriyarka, evden ve aileden, yani hiçbir kamusal aracın müdahalesine imkân verilmeyen "mahrem"den temellenmektedir.

Bugün ülkemizde cinsiyet ayrımcılığı, aile içi ilişkilerden başlayarak toplumsal hayat içerisinde her düzeyde yaşanmaya devam ediyor. İş yaşamında, sosyal yaşamda, aile içi yaşamda kadının kadın olmasından kaynaklı sorunlar, tarihsel, kültürel, dinsel faktörler nedeniyle görmezden geliniyor. Kadın sorunu indirgemeci bir mantıkla ele alınarak "sığ" politikada malzeme olarak kullanılıyor.

Unutulmamalıdır ki, kadın-erkek eşitliği demokrasilerin temel kriterlerinden biridir. Ülkemiz anayasal olarak demokratik bir rejime sahip olsa da uygulamada kadın erkek eşitliğinden söz etmek zordur. Dünya Ekonomik Forumu‘nun 2010 küresel cinsiyet eşitsizliği endeksinde Türkiye 126. sırada yer almaktadır. Aile yaşamında ve çalışma hayatında kadının konumuna bakıldığında koşulların eşitlikçi olmadığı görülmektedir. Anayasa‘da "Herkes, dil, ırk, renk, cinsiyet, siyasi düşünce, felsefi inanç, din, mezhep ve benzeri sebeplerle ayırım gözetilmeksizin kanun önünde eşittir" ifadesi bulunmasına karşın, yasal düzenlemeler ile hukuki ve toplumsal pratikler eşitliğin sağlanmasında yeterli olmamaktadır.

AKP iktidarıyla birlikte dinci muhafazakârlığın toplumda kendini her gün biraz daha hissettirmesi, kadın sorununu üst bir boyuta taşımıştır. Kadınlarla yaptığı toplantıda ‘kadın erkek eşitliğine inanmadığını‘ söyleyen bir Başbakan‘ın olduğu ülkemizde erkek egemen dilin hegemonyasının kuvvetlenmesi için başka bir etkene gerek yoktur. Kadını örtünmeye, toplumsal yaşamda ikinci sınıf vatandaş olmaya, eve kapanmaya zorlayan dinsel referanslar, küresel kapitalizmin yeni liberal politikaları ile beslenerek yukarıdan aşağıya enjekte edilirken kadının varoluş mücadelesi daha büyük anlam kazanmaktadır.

Toplumumuzda aileden başlayarak çocuğun yetiştiği tüm evrelerde cinsiyetçi iş bölümü hakimdir. Çocuk, hasta, yaşlı, engelli bakım işleri ile tüm ev işlerinden kadınların sorumlu tutulması, onların üretim süreçlerine ve toplumsal yaşama katılmalarının önünde engel oluşturmaktadır. Meslek seçimleri ve iş yaşamında da cinsiyetçi iş bölümü ciddi bir sorundur. Oysa çağdaş yaşamda kadın ve erkek, toplumsal iş bölümüne katıldıkları oranda hayata ortak olabilmektedir. Kadının eşdeğer iş karşılığı eşit ücret alabilmesi, ekonomik ve sosyal anlamda özgür olup varoluşunu bağımsız bir şekilde gerçekleştirebilmesinde önemli bir etkendir. Üretime katılım, kadının sosyal ve kültürel varlığını da teminat altına almaktadır.

Ülkemizde dışa bağımlı ekonomik politikalar sonucu karşımıza çıkan özelleştirmeci, piyasacı, yoksullaştırıcı uygulamalar nedeniyle işten ilk atılanlar kadınlardır. Kadınlar "ucuz iş gücü" olarak görülüp emek sömürüsünün muhatabı olurken, kayıt dışı çalışanların büyük bölümü de yine kadınlardan oluşmaktadır. Ağırlaşan ekonomik koşullar önce kadınları vurmaktadır.

Kadın bedeni üzerinden belirlenen ahlak ve namus kavramları, "kılık ve kıyafet yönetmeliği" ile iş yaşamına da yansımakta, her tür otoriter eğilim kadınlar üzerinde de uygulanmaktadır. Devletin ve toplumun kadına bakışındaki ‘erkek egemen‘ yaklaşımın açıkça görülebileceği bu yönetmeliklerde kadın bir ‘tahrik nesnesi‘ olarak resmedilmektedir. Ayrıca kamusal alanda uygulamaya konan bu yönetmelik sonucunda kamu personeli ile özel sektör çalışanları arasında eşitsizlik yaratılmaktadır.

TMMOB, hükümetin kadına dönük ilkel tutumunu somutlaştırarak, kadının toplum yaşamı ve istihdam dışında bırakıldığı çağ dışı politika ve uygulamaları tespit eder ve kamuoyuyla paylaşır. Birliğimiz, bu olumsuzlukların giderilmesinde eğitimi bireyin ve toplumun özgürleşme sürecinin bir parçası olarak görmektedir. Kişileri baskı altına alan, aralarında insani eşitsizlikler üreten, yaratıcı ve üretici dinamiklere ket vuran düzenlerde özgürlüğün gerçek anlamda hayat bulması mümkün değildir.

İlkokuldan üniversiteye kadar tüm eğitim müfredatı kadın ve erkek arasında sistemin öngördüğü hiyerarşinin oluşmasına hizmet etmektedir. Gerici ve faşist düşünceler meslek seçimi de dahil olmak üzere eğitimin her safhasında ataerkil bir anlayış üretmektedir. Yatılı okul ve üniversitelerde uygulanan yaptırımların (öğrenci yurtlarındaki kural ve cezai uygulamalar vb) cinsiyete göre farklılaşması "özgürlükçü ve eşitlikçi eğitim hakkı" kavramına aykırıdır.

TMMOB, analitik düşüncenin eğitim sürecinin her aşamasında aktif şekilde kullanılmasını savunur, evrensel ve bilimsel doğruya ulaşmaya çalışır.

Yapılan çalışmalarda boşanmaların büyük bölümünün şiddet nedeniyle yaşandığı ortaya çıkmıştır. Adalet Bakanlığı verilerine göre ise son 7 yılda kadın cinayetleri 14 kat artmış durumdadır. 2002 yılında 66 kadının öldürüldüğü Türkiye‘de 2010 yılında 1550 kadın eşleri, babaları, kardeşleri, kuzenleri ve erkek arkadaşları tarafından öldürülmüştür. En yakınındaki erkek aile bireyleri tarafından kadın üzerinde kurulan "mülkiyet" ilişkisini görmek hiç de zor değildir. Öyle ki, bu ilişki erkeğin kendi kişisel "mülkü" olarak gördüğü kadının yaşam hakkı üzerinde hak iddia etmesine kadar ulaşmıştır.

Birliğimiz, kadını metalaştıran ve emek sömürüsünün en acımasız biçimlerini uygulayan neoliberal piyasa ilişkilerine karşı durmayı görev bildiği gibi, gericiliğin toplumsal yaşam üzerindeki acımasız pratiklerine karşı mücadele etmeyi de vazgeçilmez sayar. Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı gibi formların yaşama geçirilmesi ile kadının birey olarak tanımlanmasına son verilmiş, kadın aile ve namus ile kurumsal olarak da özdeşleştirilmiştir. Bu düzenleme kadın sorununu görmezden gelen, kadının kişiliğini yok sayan, kadını aile ve erkeğin namusu olarak gören bağnaz anlayışın yansımasıdır.

Ayrıca bireysel silahlanmanın önündeki engeller kaldırılarak kadın kıyımı kolaylaştırılmıştır. Cemaat ve tarikat hegemonyasının güçlendiği Türkiye‘de kadın-erkek ilişkilerinde imam nikahı, kumalık gibi kadını ikinci sınıf vatandaş kılan uygulamalar topluma bir model olarak sunulmuştur.

Kadınlar fiziksel şiddetin yanı sıra psikolojik şiddete de maruz kalmaktadır. Ahlak ve namus kavramının kadın üzerinden algılanması, ahlak kurallarının kadın üzerinden oluşturulması kadının bağımsızlığını ve özgürlüğünü kısıtlamaktadır. Toplumda taciz ve tecavüzün sorumlusu, suçu işleyen erkek yerine suçtan mağdur olan kadın olarak algılanmaktadır. Tecavüze uğrayan kadın toplum tarafından dışlanmakta ve psikolojik baskılar artmaktadır. Egemen güçler bu görüşlerini AKP tarafından yapısı değiştirilen Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu‘nun raporunda açıkça ifade etmişlerdir. Raporda açıkca "Kadın tecavüz edenle evlenirse davalar düşer, iş yükü azalır." ifadesi yer almaktadır. Taciz, tecavüz, şiddet ve cinayet kadınların kaderi değildir, her gün yeni kayıplarla katliama dönüşen erkek egemen anlayışa dur demek hepimize düşen insani bir sorumluluktur.

TMMOB, "Kadından Sorumlu Devlet Bakanlığı" yerine kurulan "Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı" ile kadının bireysel hak ve özgürlüklerinden mahrum bırakılmasına ve kadın sorununun sadece aile yaşamının bir parçası olarak ele alınmasına karşı mücadele eder.

Emeğin haklarının korunması, yaşam standartlarının genişletilmesi ve insanca bir yaşam, tüm emekçilerin ortak talebidir. Kapitalizmin cinsiyet ayrımı gözetmeksizin sömürdüğü emekçilerin bu saldırıya ortaklaşa yanıt vermeleri kaçınılmazdır. Kadınların, örgütlü emek muhalefetinin asli unsuru olarak, birlik örgütlülüğü içerisinden başlamak üzere toplumsal muhalefetin tüm katmanlarında temsil ve teşvik edilmesi son derece önemlidir.  Kadın mücadelesi, güçlü toplumsal ve sınıfsal temellere dayanmak, kapsamlı ve tutarlı bir bakış açısını yansıtmak durumundadır.

Kadınların, kadın oldukları için karşı karşıya kaldıkları şiddet, taciz, tecavüz, güvencesizlik gibi sorunların çözümünde örgütlü bir mücadele verilmesi gerektiği açıktır. Bugün TMMOB‘nin 380.000 olan toplam üye sayısının % 19‘u kadınlardan oluşmaktadır. Yerel kurultayımız, TMMOB örgütlülüğündeki kadınların örgüt içindeki temsiliyetinin artırılması yolunda atılan adımlardan biridir.

TMMOB, tüm üyelerinin cinsiyet ayrımcılığına karşı bilinçlendirilmesi, toplumsal cinsiyet eşitliği ve farkındalığının içselleştirilmesi için çaba sarf etmelidir. Ayrıca TMMOB ve bağlı Oda / Şube Yönetim Kurulları, Genel Kurul delegasyonu ve diğer organlarda kadın temsiliyetinin artırılmasını ve kadın üyeleri arasında daha güçlü iletişim bağları kurulmasını teşvik etmelidir. Kadın üyelerinin cinsiyet ayrımcılığı nedeniyle işyerlerinde yaşadıkları sorunların çözümüne katkı koymak için TMMOB Kadın Çalışma Grubu bünyesinde oluşturduğu "Cinsiyet Ayrımcılığı Takip Sekreteryası"na işlerlik kazandırmak için gerekli düzenleme ve çalışmaları yapmalıdır.

Birliğimiz, egemen sınıfın çıkarlarına hizmet eden cinsiyet ayrımcılığı sorunu çözülmeden, demokratik bir toplum yaratılmasının mümkün olmayacağının farkındadır. Bu nedenle kadın ve erkeğin eşit bir şekilde, yan yana yaşamın her alanını paylaşmasını ve omuz omuza mücadele etmesini savunmaya devam edecektir.

 

TMMOB
Şehir Plancıları Odası

Çerez Politikası & Gizlilik Sözleşmesi

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz

kişisel verilerinizin Odamız tarafından işlenme amaçları konusunda detaylı bilgilere KVKK sayfamızdan ulaşabilirsiniz.

"/>