8 Mart Dünya Emekçi Kadınlar Günü, kadınların emekleri ve hakları için verdikleri mücadele ile simgeleşen; eşit, özgür ve adil bir dünya isteğini haykırdıkları bir dayanışma günüdür. Kadınların yüzlerce yıldır sürdürdüğü eşitlik ve özgürlük mücadelesi, bugün de erkek egemen baskıya ve sömürüye karşı devam etmektedir.Tüm dünyada kadınlar, cinsiyet temelli ayrımcılıkla, şiddetle ve ekonomik adaletsizlikle karşı karşıya kalmaktadır. Yaşadığımız krizler çağı da kadınların ev içi yükünü artırmış, iş hayatında ise güvencesiz çalışma koşulları ve düşük ücretlerle mücadele etmelerine neden olmuştur. Kadın cinayetleri ve şiddet vakaları ise her geçen gün artarak endişe verici boyutlara ulaşmıştır.
Cinsiyetçi tahakkümün tüm alanlarda yerini giderek genişlettiği, muhafazakarlaşmanın ve kadın düşmanı politikaların yaygınlaştığı bu dönemde yıllardır süren mücadelelerle kazandığımız birçok hakkımız tehdit altındadır. Türkiye‘de, kadın haklarına yönelik sözde politikalar, aslında kadınların hayatlarını denetim altına almaya çalışan bir sürecin parçası olarak ortaya çıkmaktadır. 2025 yılının "Aile Yılı" ilan edilmesi, kadınların birey olarak değil, yalnızca ailenin bir parçası olarak tanımlandığı, ev içine hapsedilmeye çalışıldığı bir anlayışın sonucudur. "Aile" kavramını kutsallaştıran bu politikalar, kadının toplumdaki yerini anne, eş ve bakım veren rollerine indirgemekte, hak ve özgürlüklerini görmezden gelmektedir. Kadınların eğitimden ekonomiye, siyasetten kentsel yaşama kadar her alanda var olma hakkı gasp edilmekte, "aileyi koruma" bahanesiyle toplumsal cinsiyet eşitliği yok sayılmaktadır.
Tüm bunlara ek olarak, toplumsal cinsiyet eşitliğini hedef alan yeni yasa tasarıları da temel insan haklarını ağır şekilde ihlal eden bir noktaya gelmiştir. Cinsiyet uyum sürecine yönelik kabul edilemez yasa önerileriyle sadece toplumsal cinsiyet eşitliği değil, bireylerin temel hak ve özgürlükleri de hedef alınmaktadır. Planlanan insan haklarına aykırı bu değişiklikler köklü bir toplumsal gerilemenin habercisidir.
Bizler, kadınların kamusal alanda eşit ve güvenli bir şekilde var olabilmeleri, toplumsal cinsiyet eşitliğini gözeten, kadın dostu kentlerin planlanması ve uygulanması için mücadelemizi sürdürüyor; bir kez daha İstanbul Sözleşmesi ve 6284 sayılı Kanun‘un etkin bir şekilde uygulanmasının kadınların yaşam hakkının korunması için elzem olduğunu vurguluyoruz.
Yaşasın kadın dayanışması! Yaşasın 8 Mart!
Şehir Plancıları Odası Ankara Şubesi
