Seçim ortamına girmiş olduğumuz bu günlerde yangından mal kaçırır gibi çıkarılan, seçim yatırımı ve popülizm kokan yasalarla “çevre ve ekolojik değerlerimiz”, küreselleşme, sermayenin çıkarları, rant ekonomisi, parçacı imar afları ile yağmalanmakta, doğal ortamlar yok edilmektedir. Yerleşmeler çevreye duyarlı, çevreyi koruyan ve yaşatan planlama anlayışına aykırı şekilde gelişiyor. Şehircilik, planlama ile ilgili kurumlar içleri boşaltılarak lağvedililirken, plansızlık ve hukuksuzluk dayatılıyor. Tarım toprakları, ormanlar, kıyılar, meralar, su kaynakları, kültürel varlıklar planlama ilkelerine ve kamu yararına aykırı yapılaşmaya açılarak, piyasa faaliyeti haline getirilerek metalaştırılıyor.
Son dönemde yasalaşan ya da TBMM gündeminde yasa ya da yasa değişikliği tasarı ve teklifleri, çevre değerleri ve ülke kaynakları açısından son derece olumsuz sonuçlar verebilecek düzenlemelerle dikkat çekmektedir. Bu düzenlemelere verilebilecek en son örnekler, Kıyı Kanununda yapılmak istenen değişiklerle orman ve kıyı alanlarının talanı anlamına gelebilecek önergeler ve Mera Kanununda yapılan değişikliklerdir.
Yasalaşan ya da TBMM gündeminde yer alan düzenlemeler şu tür sonuçlar yaratmaktadır.
§ Ayrıcalıklı uygulamalarla kamu alanları talan edilmektedir.
§ Kamusal kullanımı kısıtlayıcı düzenlemeler yapılmaktadır
Kanunlarda, Kanun tasarı ve tekliflerinde yer alan muğlâk ifadeler nedeniyle geniş kapsamlı olarak değerlendirilmesi mümkün olan ve kısıtlı doğal kaynaklar olarak değerlendirilecek kıyı ve sahil şeritlerinden, ormanlardan kamusal kullanımı kısıtlayıcı düzenlemeler yapılmaktadır.
§ Yapılmak istenen yasal düzenlemeler, orman ve kıyı alanlarında yatırım adı altında ülke kaynaklarının, üstelik çoğu zaman bedelsiz olarak belli sermaye odaklarına tahsisi amacını gütmektedir.
· Anayasa maddeleri ihlal edilmektedir
Anayasa’nın 43üncü, 45inci maddeleri ve çevre hakkına ilişkin 57inci maddeleri ihlal edilmektedir. Yapılan “yasal düzenleme”ler, Kanuna aykırı iş ve işlemlerle meraları, yaylak ve kışlakları ve kıyıları tahsis ya da satış yoluyla talan edilmesini “meşrulaştırmaktadır”.
· Kanunlar ve tasarılar ilgili Kanunların özüne aykırı düzenlemeler içermektedir
Mera, yaylak ve kışlaklar bağlı bulunduğu hukuki rejim gereği tescile ve birlikte alım, satım, trampa, bağışlama, haciz ve taksime konu olamamakla niteliği değiştirilememekle birlikte ilgili Anayasal ve yasal hükümler değiştirilmekte, Yürütme, yürürlükteki yasal düzenlemelere aykırı davranmaktadır.
· Yeni imar afları getirilmektedir
Yapılan düzenlemelerle açıkça imar affı yapılmakta, aykırı yatırım ve yapılanmalar affedilmektedir. Son dönemde imar affı adı altında yasal düzenleme yapılmamakla birlikte farklı kanunlara eklenen maddelerle gizli ve açık imar afları parça parça yapılmaktadır. Bu tür düzenlemeler, af beklentisi olan vatandaşı da büyük ölçüde tatmin etmektedir. Bu düzenlemelerin en korkutucu yanı, giderek benimsenmesi ve yaygınlaşmasıdır. Bu yolla kamu arazilerinin talanı da hızlanmakta ve kamuoyu gözünde meşrulaşmaktadır.
· Belediyeler kamunun ve Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazların yasa dışı yollardan satışı için teşvik edilmektedir.
Belediyeler yasal uygulama yapmakla görevli ve yükümlüdür. Belediyenin yasal olmayan yollarla yaptığı satış ve tahsisleri meşrulaştırmak, TBMM’nin de suça ortak olması anlamına gelmektedir. Belediye Başkanlarının yaklaşan yerel seçim yatırımlarını genel seçim yatırımına dönüştürme aracı olan kanun tasarı ve tekliflerinin kabulü, suçun her iki karar organında da paylaşılması anlamını taşımaktadır. Cezasız kalan hatta desteklenen suçlar, tüm belediyeler ve vatandaşlar ile yatırımcılar için kötü emsal oluşturmaktadır.
· Vatandaşlar kamu ve devletin hüküm ve tasarrufu altındaki taşınmazları işgal için teşvik edilmektedir
Yapılan yasal düzenlemeler vatandaşı, kamu arazilerini yasal olmayan yollardan edinme konusunda teşvik etmekle kalmamakta, yasal olmayan yolları tercih etmeyen belediyelerin yasa dışı uygulamalara yönelmesi konusunda baskı altında bırakmasının bir aracına dönüşmektedir. Cezasız kalan hatta desteklenen suçlar, tüm vatandaşlar ve yatırımcılar için benzer kötü emsal oluşturmaktadır.
· Hukuk çiğnenmektedir
Kanunlara aykırı davranışlarla ilgili olarak yargıya yansıyan konulardan kamu lehine sonuçlananların tersine düzenlemeleri içeren yasal düzenlemeler, kamu lehine sonuçlanan uzun süren yargı sürecine rağmen, davaların sonuçlarını yok sayarak hukuku da yok saymaktadır.
· Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki arazilerin kamuya geri dönüşünü sağlama çabaları ve emekleri hiçe sayılmaktadır
Devletin hüküm ve tasarrufu altındaki arazilerin kamuya geri dönüşünü sağlamak için çaba sarfeden kamu görevlilerinin emek ve zamanı çöpe atılmakta, kamu görevlilerinin bu yolda çabaları cezalandırılmakta, hukuk ve adalete olan inançları yok edilmektedir. Yargıda kamu alanlarını kamuya geri kazandırmak için çaba, emek ve zaman harcayan kamu görevlileri ve yargı görevlilerinin zaman ve emekleri yok sayılarak bu kişilerin ve ilgili kurumların yürütmeye ve yargıya olan inançları zedelenmektedir.
Küresel ısınmadan başlayan ve yapı ölçeğindeki kirliliklere kadar uzanan çevresel sorunların tek tek çözülmesi ile istenen amaca ulaşmak mümkün değildir. Çevre sorunları birbirleriyle ilişkileri noktasında bütünlüklü, diğer kullanım kararları ile dengeli bir biçimde ele alınan fiziksel planlama kararları ile çözümlenebilir. Doğal, toplumsal, ekonomik ve kültürel ortamın korunup yaşatılması ve sürdürülmesi yönetim, finansman, uygulama boyutunu bir kentleşme ve yerleşme politikası çerçevesinde ele alan planlama ile sağlanır. Bu noktada Şehir Plancıları Odası orman, kıyı, mera gibi çevresel değerlerin korunmasında, yaşatılmasında, yönetiminde toplum ve kamu yararını savunmada her zaman olduğu gibi kararlıdır.
TMMOB Şehir Plancıları Odası
Yönetim Kurulu