Etik İlkeler Özlük Hakları
YEREL YÖNETİMLER REFORMU ÜZERİNE DÜŞÜNCELER ORTAK RAPORU
DUYURULAR
Yayına Giriş Tarihi
2003-07-17
Güncellenme Zamanı
2003-07-17 13:28:34
Yayınlayan Birim
MERKEZ
Yerel Yönetimler Reform Taslağı’nın üç aşamalı olarak hazırlandığı görülmektedir. Bunlardan birincisi, Belediyeler Kanunu Taslağı, ikincisi İl Özel İdaresi Kanunu Taslağı ve üçüncüsü ise Belediye ve İl Özel İdaresi Gelirleri Kanun Taslağı’dır. Bu taslaklar ayrı ayrı incelenmiş olup, aşağıda, Belediyeler Kanun Taslağı’na yönelik görüşlerimiz sunulmaktadır. İl Özel İdaresi Kanun Taslağı, Belediyeler Kanun Taslağı koşutunda hazırlanmış olduğundan, aynı görüşler bu taslak için de geçerlidir.

BELEDİYELER KANUNU TASLAĞI:
Taslak, dört ana soru çerçevesinde değerlendirilmiştir. Bu sorular şöyle sıralanmaktadır:
1- Belediyeler Kanunu Taslağı, genel çerçevesiyle kent ve kentli adına üstlenmesi gereken tüm sorumluluk, görev, örgütlenme ve işbölümünü tam anlamıyla
karşılamakta mıdır?
2- Taslak, bu sorumluluk, görev, örgütlenme ve işbölümünü üstlenmeyi ve sürdürmeyi sağlayacak araçları ortaya koymakta mıdır?
3- Taslağın çatkısı, takdim bölümünde sıkça sözü edilen “demokratik sistem” i kurmaya yeterli olabilecek midir? Çağdaş dünya kentlerinde uygulanan belediyecilik kavramlarını ve anlayışını gerçekleştirme ve geliştirme yolunda bir ufuk açabilecek midir?
4- Taslak bu haliyle gerçekten bir reform niteliği taşımakta mıdır?
Taslak, bu soruların yanıtlarını aramak suretiyle değerlendirildiğinde, aşağıdaki sonuçlar ortaya çıkmaktadır:
1- Belediyeler Kanunu Taslağı, genel çerçevesiyle kent ve kentli adına üstlenmesi gereken tüm sorumluluk, görev ve işbölümünü tam anlamıyla karşılamakta mıdır?
• Taslak, bu haliyle kent ve kentli adına üstlenmesi gereken tüm sorumluluk, görev, örgütlenme ve işbölümünü karşılayacak bir çerçeveye tam anlamıyla değil, ancak kısmen sahiptir. Bu görev ve sorumluluklar kısmen ve çok genel olarak tanımlanmıştır; ancak bunların içinin iyi bir şekilde doldurulması gereksinmesi bulunmaktadır. Büyükşehir ve belediye kanunlarının tek bir taslak içinde toplanmış olması bütüncül bir yaklaşımın temelini kurma açısından önemlidir.
• Belediyeler, ilk maddede genel kabul görmüş tanımlarıyla ifade edilmektedirler. Madde gerekçesinde, yerel ihtiyaçların giderilmesinde belediyelerin belli noktalarda hareketsiz kalmaları nedeniyle, sorun giderici işlem ve eylem yapabilmelerinin gerekli olduğu vurgulanmaktadır; oysa ilk maddede yapılan tanımın, eskiden bu yana benimsenmiş bir tanım olduğu ortadadır Bu, söz konusu tanımın sorun giderici işlem ve eylemler için yeterli olmadığının bir kanıtı olarak algılanmalıdır. Bunun yanında, Madde 1’in gerekçesinde ülke çapında görevli kamu tüzel kişilerinin kendi görev alanına giren hususlarda hareketsiz kaldıkları veya yerel özellikleri dikkate almadıkları beyan edilmektedir. Ülke çapında görev yapan kamu tüzel kişilerinin, kendi görev alanlarına giren hususlarda gereksinmeleri dikkate alarak belediyelerle eş güdümle çalışması sağlanmalıdır. Bu bir denge unsuru olup sorunların daha sağlıklı ele alınmasını sağlar.
• Bu anlamda, belediyelerin görev ve yetkilerinin özerklik ilkesi ile desteklenmiş olması, Avrupa Yerel Yönetimler Özerklik Şartı’nın öngörmüş olduğu olumlu bir gelişme olarak görülebilir ve yukarıda sözü edilen sorunu gidermede bir ipucu verebilir.
• Madde 8’de sözü edilen yerel hizmetlerin yerel düzeyde ve gerektiğinde diğer yerel yönetimlerle işbirliği içinde çözülmesi, işbölümü açısından olumlu, olması gerekli, ancak yeni olmayan bir söylemdir. Bu maddeye, yine gerektiğinde merkezi hükümetin örgütleyici rolüne başvurulması koşulu da eklenmelidir. Yerel Yönetim Yasası’nda modernleştirme ilkesiyle yola çıkılması, ancak bunun ardından Mecelleye atıf yapılması çelişkili bir tutumdur.
• Madde 53’te belediyelerin hizmet birimleri tanımlanmaktadır. Bu birimler içinde imar ve planlama birimleri ile temizlik ve çevre birimlerinin, görev kapsamları gereğince birbirinden ayrı birimler olması gerekmektedir. Temizlik ve çevre biriminin ayrılmaması durumunda müdürünün
çevre mühendisi olması koşulu getirilmelidir. İmar biriminin müdürünün mimar, planlama biriminin müdürünün ise şehir plancısı olması hizmet kalitesini ve verimliliği arttıracaktır.
• Belediyelerin görevlerinin tanımlandığı Madde 12 yürürlükte olan Belediye Kanunu ile karşılaştırıldığında, olumlu maddelerin taslağa girdiği, bazı çok önemli maddelerin ise taslakta yer almadığı görülmektedir. Örneğin aynı maddenin “g” bendiyle afet durumlarına hazırlık amacıyla acil durum planları hazırlama konusunda yükümlülük verilmesi, “i” bendiyle yerel düzeyde tarihi, kültürel ve doğal varlıkların ve çevrenin korunması, kirliliğin önlenmesi, “l” bendiyle altyapılı arsa üretmesi gibi konularda sorumlu kılınması çok önemli ve gecikmiş gelişmelerdir. Ancak bunun yanında önemli bazı sorun noktaları da bulunmaktadır. Örneğin taslağın yine “l” bendinde belediyenin öncelikle dar gelirli vatandaş için konut üretmesinden söz edilmektedir. Oysa yürürlükteki kanunun”68”inci maddesinde “ucuz konut” yapımından söz edilmektedir ki bu ifade çok daha anlamlıdır. Çağdaş ülkelerin belediye yasalarında daima “affordable housing” kavramı yer almaktadır. Bu kavram, halkın paraca ulaşabileceği, satın alabileceği, kiralayabileceği güçteki konutları ifade eder. “Sosyal konut” bir anlamda bu içeriği karşılayan bir kavramdır. Öyleyse belediyenin görevi konut yapmak değil, ucuz konut ve / veya sosyal konut yapmak olmalıdır. Altyapılı arsa üretimi görevi olumlu bir gelişme olmakla birlikte, vatandaşın ulaşabileceği arsa ölçeğini tanımlamamaktadır. Vatandaşın konut sorununu çözmede en önemli adımlardan biri, küçük arsa üretimidir. Bu bağlamda, belediyenin öncelikli görevlerinden biri, altyapılı, ucuz ve küçük arsa üretmek olmalıdır. Bu madde ile ilgili önemli aksaklıklardan biri de, maddenin, konut ihtiyacının çözümünde yeni yerleşim yerleri planlamasını bir araç olarak ortaya koymasıdır. Oysa ki son yıllarda yoğun olarak gündeme gelen ve gerekliliği giderek daha yoğun olarak hissedilen kentsel dönüşümü gerçekleştirmede mevcut kentsel alanların yeniden üretimi, rehabilitasyonu gibi konular doğrudan belediyelerin yetki ve sorumluluğunda olması gereken konulardır. Bu nedenle, taslağın “l” bendine yeni alanların üretiminin yanı sıra, sağlıksız, yasadışı konut stoğu ile tarihi kent mekanlarının rehabilitasyonu konusunda görevler verilmelidir.
• Aynı şekilde, büyükşehir belediyelerinin görevlerinin tanımlandığı madde 75’in “g” bendinde “imarlı ve altyapılı arsa üretmek, satmak” ifadesi yer almaktadır. Büyükşehir belediyesinin görevi yalnızca arsa üretip satmak olmamalıdır. Yukarıda da belirtildiği gibi, büyükşehir belediyesi ucuz ve erişilebilir ölçekte arsa üretip satmıyorsa, konut sorununu çözmeye yönelik bir adım atmış sayılamaz; yalnızca büyük sitelere, sanayiye, vb. işlevlere yönelik ticari bir tavır sergiler. Aynı bendde sözedilen “toplu konut” ifadesi ise, “sosyal konut” olarak değiştirildiği takdirde anlam kazanır ve dar-sabit gelirli nüfusa hizmet etmesinin amaçlandığı o zaman anlaşılır. Yine aynı bendde yeralan “mesken politikaları üretmek” ise önemli bir gelişme olarak dikkat çekmektedir. Arsa ve konut spekülasyonunu önlemek de büyükşehir belediyesinin görevleri arasında yer alması gerekli hususlardan biridir.
• Yine Madde 75’in “y” bendinde büyükşehir belediyesinin taşıt ruhsatı verme görevinin, raya bağlı ulaşım, karayolu ve denizyolu ulaşım olanaklarının artışına bağlı olarak sınırlandırılması sağlanmalıdır.
• Bunun yanında, önemli bir eksikliği tamamlamak amacıyla, 12. maddenin “a” bendinde sözü edilen ekonomik, sosyal ve kültürel ihtiyaçları giderme hedefine ulaşmak açısından somut bir gösterge olarak, belediyelere, yerel anlamda sosyal ve ekonomik programlarını oluşturmaları yükümlülüğü verilmelidir. Uluslararası deneyimler, bu ihtiyaçların giderilmesinin, ancak bu programlar çerçevesinde mümkün olabileceğini ortaya koymaktadır.
• 12. Maddenin h bendinde belediyelere dış borçlanma yetkileri verilmektedir. Dış borçlanmada merkezi yönetimle eşgüdüm sağlanması gereği bendde yerini almalı, hangi tahkim usulüyle ihtilAfları çözmek hak ve yetkisine sahip olduğuna açıklık getirilmelidir. Yeni tahkim yasasıyla bu durum istenmeyen tehlikeli boyutlara ulaşabilir.
• Taslağın belediyelerin organları konusunda bir yenilik getirmemiş olması, söz konusu taslağın görev, sorumluluk ve işbölümü açısından kendisinden beklenen misyonu karşılamamasında temel eksikliklerden biridir. Meclisin ve encümenin oluşum ve işleyişinde hemen hiçbir değişiklik öngörülmemektedir. Bu da, mevcut işleyişte süregelen sıkıntıların devamının kabullenildiğini ortaya koymaktadır.
• Belediyelerin sözleşmeli personel alımına ilişkin koşullarının tanımlandığı 55. Madde’de birim amirliklerinin de sözleşmeli olarak çalıştırılabileceği belirtilmektedir. Oysa ki kurumda eskiden beri çalışan, tecrübeli personelin öncelikle tercih edilmesi, kurumda işlerin daha düzenli ve sistemli yürümesini sağlayacaktır. Bu nedenle, belediyelerin, belli işler için dışarıdan sözleşmeli
• personel istihdam etmek yerine, öncelikle kendi personeli içinden seçim yapması şartı aranmalıdır. Bu şart, aynı zamanda keyfi eleman alımlarını da engelleyecektir. Madde 57’de personel atamaları tanımlanırken de aynı hataya düşüldüğü görülmektedir. Maddeye göre, başkan, görev süresi içinde daire amirliklerinde değişiklik yapma yetkisine sahiptir. Oysa başkanın göreve gelir gelmez keyfi olarak daire başkanlarını değiştirmesi, belediye hizmetlerinde verimliği ve etkinliği azaltan bir tutum olmaktadır. Daire başkanlarının öncelikle tecrübe edilmesi, deneyimlerinden faydalanılması ve haklı bir gerekçe olmadığı sürece görevden alınmaması daha demokratik ve istikrarlı bir yaklaşım olacaktır.
• Belediye zabıtalarının görevlerini tanımlayan Madde 59’un o bendi, zabıtaya “Ruhsatsız ya da ruhsat eklerine aykırı yapılanmalarda, inşaatta kullanılan malzemelere, araç ve gereçlere el koymak” yetkisi vermektedir. Ancak, yasadışı yapılaşmayı sürekli denetim yetkisi ve bu yetkinin kullanılmadığı durumlarda zabıtaya çok ağır cezai yaptırımlar uygulanması sağlanmadıkça uygulamalar etkisiz kalmaktadır. Her ne kadar Türk Ceza Kanunu’nda memurun görevi ihmal ve görevi kötüye kullanmasına ilişkin cezai hükümler yer almakta ise de, bu hükümler belediye zabıtalarının denetim konusundaki yükümlülüklerini etkinleştirmede yetersiz kalmaktadır. Bununla birlikte, belediye zabıtasının görevlerinin tanımlandığı maddelere, “Zabıta, bölgesinde süregelen tüm yapılaşmayı düzenli ve sürekli olarak denetlemek ve yasal yapılaşma koşullarının gerçekleşmesini sağlamakla yükümlüdür ve bu görevini ihmal etmesi ya da kötüye kullanması durumunda Türk Ceza Kanunu’nun ....maddesi uyarınca yargılanacaktır” şeklinde bir ilave yapılmasında yarar bulunmaktadır.
• Büyükşehir belediyelerinin görevleri tanımlanırken gösterilen gerekçede belediyelerin yapabilecekleri ve yapması gereken işlerin, büyükşehir belediyesinin görevleri içinden çekip ayrıldığı belirtilmektedir. Bu, görevlerin tanımlanması ve paylaşımında netlik sağlaması açısından doğru bir yaklaşımdır.
• Madde 75’in “a” bendinde “büyükşehrin ekonomik, sosyal ve fiziki gelişimine ilişkin olarak ilçe ve belde belediyelerinin görüşlerini almak suretiyle genel hedefleri içeren stratejik planları, yıllık yatırım programlarını ve bütçeyi hazırlamak” görevi büyükşehir belediyelerine verilmiştir. Burada eksik olan nokta, ilçe ve belde belediyelerinin görüşü alınırken, merkezi hükümet ile eşgüdümden söz edilmemiş olmasıdır. Büyükşehri de ilgilendiren daha üst ölçekli kararların merkezi hükümetçe verildiği gerçeği dikkate alınırsa, merkez- büyükşehir-ilçe-belde koordinasyonunun, kararların uygulanabilirliğindeki önemi daha iyi anlaşılacaktır.
• Büyükşehir belediyelerinin görevleri arasında, Madde 75’in “j” bendinde “şehir kültür ve tabiat varlıkları koruma kurulları oluşturmak, kültür ve tabiat varlıkları ile tarihi dokunun ve şehir tarihi bakımından önem taşıyan mekanların ve işlevlerinin korunmasını sağlamak ve sağlattırmak” sayılmaktadır. Madde 90 taslakta yer almamış olsaydı, bu bendin öneminden ve gerekliliğinden, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulları’nın büyükşehir belediyeleri ile aralarında süregelen aksaklıklardan ve bu sorunların, bürokrasinin kültür varlıkları üzerindeki olumsuz etkilerinden sözetmek son derece yerinde olurdu. Ancak 2. soru kapsamında değerlendirilecek olan Madde 90 nedeniyle bu olumlu eleştiriyi getirmek mümkün olamayacaktır.
• Belediyelerin görevleri sayılırken uluslararası ölçekte birlikler kurma yetkisinden söz edilmektedir. Bu ifadenin “..... Cumhuriyet ilkeleri ve lAiklik prensiplerinden taviz verilmemesi şartıyla uluslararası ölçekte birlikler kurulabilir, kurulmuş birliklere katılabilir” şeklinde düzeltilmesi yerinde olacaktır. Özellikle branş esasına göre kurulmuş birliklere katılım faydalı olabilecektir.
• Büyükşehir belediyesinin görevlerinin sayıldığı Madde 75’in “f” bendinde büyükşehir belediyelerine “sınırları dahilindeki kara, demir ve denizyolu trafik düzenini sevk ve idare etmek” görevi verilmiştir. Bu maddeye sevk ve idare etmenin yanı sıra, bu ulaşım örgüsünün entegrasyonunu sağlama görevi de verilmelidir.
• Madde 111 ile Hazineye ait arsa ve arazilerin belediyeye devri öngörülmektedir. Rasyonel, verimli ve etkin bir kullanımın gerçekleştirilmesi, bu arsaların ve arazilerin denetiminin belediyece sağlanması açısından bu önemli bir potansiyele sahiptir. Bununla birlikte, devredilen Hazine arsa ve arazileri için, kent planları ile uyumlu politikalar geliştirilmesi zorunluluğu söz konusudur. Aynı maddede, belediyece devralınan bu arsa ve arazilerin kamu hizmetine tahsis edilmek yerine satıldığı takdirde bedel paylaşımının nasıl olacağı açıklanmaktadır. Bu açıklama, hazine arsa ve arazilerinin bedelsiz olarak belediyelere terkinden sonra, bu alanların imarlı hale getirilerek satılması amacından kaynaklanmaktadır. BU nedenle maddenin içeriği, bu arsa ve
• Arazilerin öncelikle kamu yararına kullanımını şart koşan bir yapıya dönüştürülmelidir. En basit olarak, İstanbul’da kişi başına düşen yeşil alan miktarının bugün için 1.9 metre kare olduğunu, gelişmiş ülkelerde ise bu oranın 20 metrekare olduğunu hatırlamak, kamu yararına kullanılacak alan ihtiyacının büyüklüğü açısından önemlidir.
• Genel çerçevesiyle taslağın örgütlenme, işbölümü gibi konularda son derece kamucu, ancak mali konularda özel sektör anlayışıyla çalışan bir yapıyla donatılmış olduğu dikkat çekmektedir. Bu yapının tartışmaya açılması mümkündür. Olumlu ve olumsuz yanları mevcuttur. Bu nedenle de etraflıca tartışılmadan karara bağlanması sakıncalıdır. Bununla birlikte, esas olarak, eğitim, sağlık, sosyal yardım ve sosyal hizmetler gibi temel kamu hizmetlerine “kamusal alan” sorumluluğu ile yaklaşılmasının gerekliliğini vurgulamak yerinde olacaktır.
2- Taslak, bu sorumluluk, görev ve işbölümünü üstlenmeyi ve sürdürmeyi sağlayacak araçları, model ve yöntemleri ortaya koymakta mıdır?
• 1. soruda kalınan noktadan devam etmek amacıyla, öncelikle Madde 90 değerlendirilecektir. Madde 90 ile varsa büyükşehir, yoksa il merkez belediyeleri bünyesinde il koruma kurulları oluşturulması ve bu kurulların, bugün görevlerini 2863 sayılı kanun çerçevesinde sürdüren Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulları’nın yerine geçmesi hedeflenmektedir. Madde 90 bu noktada bırakılmakla birlikte, kurullarla ilgili hususların, ilgili kanunda yapılacak değişiklikle ayrıntılı biçimde düzenleneceği belirtilmektedir. Bu ayrıntılı düzenlemenin ipuçlarını taslağın bir önceki halinde bulmak mümkündür. Bir önceki taslağın 113’üncü maddesinde “kültür ve tabiat varlıklarını koruma yüksek kurulu ile il koruma kurullarının kuruluş, görev ve çalışma şekli” tanımlanmakta, Madde 114’te il koruma kurullarının yetki ve görevleri yer almakta ve Madde 115’te “koruma kurullarının oluşumu ve çalışma şekli” açıklanmaktadır. Bu maddeye bakıldığında, kurulun hemen hemen tümünün belediye başkanı ya da meclisince, kendi üyeleri arasından seçilen kişilerden oluştuğu görülmektedir. Yalnızca meslek odası olarak Mimarlar Odası’nın kendi üyeleri arasından görevlendireceği bir kişi de kurulda yer alacaktır. Bu model, son taslakta yer almamış olsa da arzulanan modeldir. Ancak, yine bu model, ülkenin her bir parçasında, her ilde farklı, son derece öznel bir koruma anlayışını, belki de korumama anlayışını ortaya koyacaktır. Belediyeler, alt kademesinden en üst kademesine kadar, hiç kuşkusuz koruma uygulamalarının içinde yer almalıdır. Sözkonusu model, sistemi iyileştirmek yerine, parçacıl ve öznel uygulamalar doğuracak ve sonuçta kültür varlıklarının daha da tükenmesine yol açacaktır. Bu nedenle, Taslağın en riskli, en kabul edilemez maddesi bu maddedir.
• Taslakta belediyelerin görevleri arasında sayılan imar planlarını yapma yetkisi, Büyükşehir belediyelerinin görevleri sıralanırken,” ilçe ve belde belediyeleri tarafından kabul edilen 1/5000 ölçekli nazım imar planlarını onaylamak” da büyükşehir belediyesinin görevleri arasında yer almaktadır. Daha önceden büyükşehir belediyelerinde bulunan bu yetkinin, taslakta ilçe ve belde belediyelerine devredildiği anlaşılmaktadır. Bünyelerinde şehir plancı bulunan belediye sayısının azlığı ve belediyeleri olanakları gözönüne alındığında, bunun ne derece uygulanabilir olduğu tartışılabilir. Taslak, bu uygulamayı işler hale getirecek araçları ortaya koymamıştır. Buna karşılık, 1/25000 ölçekli planların büyükşehir belediyelerine verilmiş olması son derece
olumlu bir yaklaşımdır. Böylelikle belediyeler ve büyükşehir belediyeleri arasında planlamanın eşgüdümünün sağlanması mümkün olabilecektir.
• 12. maddenin ”l” bendinde sözü edilen konut ve arsa üretimini gerçekleştirmek için gerekli araçlar belirtilmemiş, üstelik görevlerin en sonunda “belediye bu işleri mali kaynaklarının yeterliliği ölçüsünde yerine getirir” denmiştir. Bu ifade, yapılacak işleri sürüncemede bırakmaya, hatta çıkmaza sokmaya neden olmaktadır. Oysa yürürlükteki kanunun 65. maddesinde belediyelere inşaat malzemesi fabrikası kurma yetkisi, 70. maddesinde ise şehir bankaları açma yetkisi verilmiştir. Bugün hiçbir belediye bu yetkilerini kullanmamaktadır. Taslakta da bu hükümler yer almamaktadır. Bu maddeler birlikte değerlendirildiğinde vatandaşın konut sorununu çözmede gerekli olan yöntem ortaya çıkmaktadır: Belediye kendi inşaat malzemesini kendi fabrikasında üretecek, bu malzemeyle ucuz konut inşa edecek ya da mevcut konutların ıslahını sağlayacak, kendi şehir bankasını kurarak vatandaşa düşük faizlerle konut kredisi verecek ve konut sahibi olmalarını sağlayacaktır. Bu modelin işlemesi için inşaat fabrikası ve şehir bankası kurma yetkilerinin taslakta yer almaması sistemin işlerliğine engel olan, yani araç üretmek yerine mevcut araçları ortadan kaldıran bir düzenlemedir.
• Benzer bir eksiklik, belediyelerin şirket kurma ve şirketlere ortak olma kuralları belirlenirken, özel sektörle geçici işbirliği yapma olanaklarından söz edilmemesidir. Özellikle büyük ölçekli kentsel yenileme ve dönüşüm projelerinin gerçekleşmesinde gerekli yatırımlar için bu tip geçici ortaklıklar bir gereksinme olarak ortaya çıkmaktadır.
• Taslağın 62. maddesinde sözü edilen “fahri kent müfettişliği”, kentsel hizmetlerin gerektiği gibi işlemesi konusunda belediyelere yardımcı olmak üzere getirilmiş bir düzenlemedir ve sistemin düzenli işlemesi konusunda etkin bir araç olarak değerlendirilebilir. Ancak en az 3000 kişi için 1 kent müfettişi kriterinin, sisteme katkısı tartışılabilir. Ortalama 5000 nüfuslu bir belediyede yalnızca bir tek kent müfettişi bulunması, sistemin etkin bir şekilde işlemesinde yetersiz kalacaktır. Bunun yanında, kent müfettişliği hakkında kriterler ve sınırlamalar tam belli olmadıkça, bu uygulama, vatandaşlar aleyhine işleyen bir uygulamaya dönüşebilir.
• Belediyelerin görevleri arasında dar gelirli vatandaş için konut yapma sayılmış olmasına rağmen, Madde 65’te belediye giderleri sıralanırken bu konutların yapımı için gereken kaynağa, yani konut yapmanın aracı olan parasal kaynağa değinilmemektedir. Böylelikle giderleri arasında sayılmayan bir eyleme kaynak ayrılamayacak ve konut yapımı hedefi, henüz işin başında ortadan kalkmış olacaktır. Oysa ki konut üretimi öngörülüyorsa, bu üretimi gerçekleştirecek ekonomik ev teknik araçların ortaya konması gereklidir; ancak Taslak’ta bu görülmemektedir.
• Belediye kurmak için gerekli nüfusun, Madde 9 ile 2000’den 5000’e çıkartılmış olması planlı gelişimi kontrol altında tutmada ve kamu hizmetlerinde verimliliği sağlamada önemli bir araç olarak görülebilir. Bununla birlikte, aynı madde, bir beldenin bazı kısımlarının ayrılarak ayrı bir belde haline gelmesine de olanak tanımaktadır. Böylelikle, bir yandan denetim, planlı gelişme, kontrollü büyüme, kamu hizmetlerinde verimlilik gibi esaslar benimsenirken, diğer yandan belde belediyelerinin çoğalmasına göz yumulmakta ve çelişkiler, tutarsızlıklar ortaya çıkmaktadır. Bunun yanında, aynı maddede Bakanlar Kurulu kararı ile yeniden kurulan yerleşim yerlerinde nüfus şartı aranmaksızın belediye kurulması mümkün kılınmıştır. Bu yerleşmelerin il ve ilçe merkezleri ile eşdeğer tutulmasının doğruluğu ve kamu kaynaklarını aktarmadaki etkinlik ve verimlilik değeri tartışılabilir.
• Madde 87 ile önerilen büyükşehir koordinasyon kurullarının oluşturulması, büyükşehir ile ilçe ve belde belediyeleri arasında koordinasyon, bilgi akışı sağlanması açısından çok önemli bir model olarak kabul edilmelidir.
• Taslakta önemli bir eksiklik, arzu edilen katılımcı yerinden yönetimi etkinleştirecek ve verimli kılacak, üniversiteler, sivil toplum kuruluşları, meslek odaları, işçi-memur sendikaları temsilcilerinden oluşan bir kent meclisinin olmayışıdır. Böyle bir kent meclisinin oluşması ve belediye encümenlerine kent meclisinden temsilcilerin katılması, çağdaş bir yerel yönetim anlayışını gerçekleştirmede önemli bir model olabilir.
3- Taslağın kurgusu, takdim bölümünde sıkça sözü edilen “demokratik yerinden yönetim sistemi”ni kurmaya yeterli olabilecek midir? Çağdaş dünya kentlerinde uygulanan belediyecilik kavramlarını ve anlayışını gerçekleştirme ve geliştirme yolunda bir ufuk açabilecek midir?
• Taslak bu haliyle arzulanan demokratik yerinden yönetim sistemini sağlamada yeterli olamamaktadır. Örneğin Madde 5 ve 6’da halkın bilgi alma ve belediyenin bilgi verme hakkından söz edilmektedir. Ancak bu hakkın, işlemin hangi aşamasında kullanılacağı belirtilmemektedir. Oysa demokratik bir işleyiş yapısı içinde önemli olan, belediyenin eylem ve işlemleri öncesinde bu hakkın kullanılmasıdır. Bitmiş bir iş karşısında alınan bilginin, süreci yönlendirmede herhangi bir etkisi ve katkısı olamayacağı açıktır. Bunun yanında, “ilgili olmak kaydıyla”bilgi alınabileceğinin vurgulanması da “ilgi”den ne anlaşıldığı konusunda bir soru işareti uyandırmaktadır. Eğer kişisel menfaati bulunmadığı sürece vatandaşa bilgi verilmeyecek ise, kamu yararı amacıyla bilgi almak isteyen sivil toplum kuruluşları, meslek odaları, vb. kurum ve kuruluşlar ile, aynı amaçla bilgi almak isteyen, ancak kişisel menfaati olmayan herhangi bir vatandaşa bilgi verilmemesi mümkün kılınmaktadır.
• Madde 10-11’de mahalle kurma, kaldırma, birleştirme, isim ve sınır değiştirme konularında kent meclisi onayı, referandum ve halk desteğine başvurulması demokratikleşmenin bir gereği olarak taslakta yer almalıdır. Kaldırılan, birleştirilen ve sınırları değiştirilen mahallelerde oturan ve uygulamalara karşı olan halk kesimiyle, belediye meclisinin verdiği karardan sonra belediye meclis temsilcileri merkezi yönetim temsilcisi örgütleyiciliğinde toplanmalı ve son karar her gurubun yaklaşımı doğrultusunda alınmalıdır, isim konusu çok önemli olup tarihi dönüm noktaları, Cumhuriyet döneminde kültürün gelişmesine, sanata ve yönetime olumlu katkıları bulunmuş şahıs adlarından başka (şahıs adı konacaksa) din kisvesi altında dini politik emellere alet etmek amacıyla isimler yasaklanmalıdır. Belde isimlerinin değiştirilmesinde, yukarda değinilen düşünceyle hareket edilmeli, eş güdümü gerçekleştiren merkez yönetimi temsilcisinin durumu Bakanlar kuruluna gerekçeyle sunması olası kılınmalıdır.
• Meclis kararlarının ilan ve yayınlanmasını konu alan Madde 36’da mahale ilişkin isim değişiklikleri ve bütçe karar özetlerinin karar tarihinden itibaren en geç 7 gün içinde mahallin mülki amirine gönderileceği belirtilmektedir. Oysa bu kararların mülki amire tepeden inme bir tavırla gönderilmesi yerine, söz konusu kararlara mülki amiri de katmak daha demokratik bir yaklaşım olacaktır.
• Aynı şekilde, büyükşehir belediyesi sınırlarına katılma sürecinde de (Madde 74), valilikle eşgüdümlü bir karar süreci tanımlanmamaktadır. Bu kararı alırken de valilikle görüş alışverişinde bulunulması, karar süreci içerisinde bilgi aktarımı yapılması daha doğru bir tutumdur.
• Belediye hakları, yetkileri ve imtiyazlarının belirtildiği Madde 13’te, belediyenin konuyla ilgili diğer kamu kuruluşları, gönüllü kuruluşlar, diğer yerel yönetimler ve yerel yönetim birlikleri, kamu kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları, kamuya yararlı vakıf ve dernekler ile ortak hizmet projeleri geliştirilip uygulanabileceğinden söz edilmektedir; “katılımcı yerinden yönetim” olarak adlandırabileceğimiz bu yöntem, demokratik bir yerinden yönetimin temel ilkelerinden biridir. Ancak bu maddede, “Cumhuriyet ve laiklik ilkelerine bağlı ve bu çerçevede görev sürdüren gönüllü kuruluşlar, vakıf ve dernekler” ifadesi kullanılması, geliştirilecek ortak çalışma ve projelerde olması muhtemel spekülasyonları ortadan kaldıracaktır. Bununla birlikte, Katılım İlkesi’ni konu alan Madde 4’te üniversitelerden ve meslek odalarından söz edilmemesi önemli bir eksikliktir.
• Aynı şekilde, Madde 63’te belirtilen ve yerel sorunların tespitini sağlamak amacıyla kurulması öngörülen çocuk meclisi, özürlüler (“engelliler” ifadesinin kullanılması daha uygun olacaktır) meclisi gibi danışma kurulları oluşturulması da demokratik bir kent yönetim sisteminin gereklerindendir. Bununla birlikte, ifadede bir boşluk bulunmaktadır. Danışma kurullarının
kimlerden oluşacağı belli değildir. Danışma kurullarının belediyenin kendi içinden mi yoksa başka kesimlerden seçilecek kişi ya da kurumlardan mı oluşturulacağı açık değildir.
• Madde 61’de sözü edilen kent müfettişliği için 40 yaş kriteri getirilmiş olması demokratik bir yaklaşım değildir. Böyle bir araç öneriliyorsa, kent müfettişi olma yaşı, seçmen olma yaşı ile eş tutulmalıdır. Kent ve ülke yöneticilerini seçme yaşına gelmiş bir vatandaşın, kent müfettişliğini yapmaya muktedir olmadığını düşünmek kabul edilebilir bir anlayış değildir.
• Taslağın en önemli eksikliklerinden biri, çağdaş kent uygulamalarıyla bağdaşmayacak bir uygulama olarak, belde belediyelerinin devamını öngörüyor olmasıdır. Her ne kadar madde 74 ile büyükşehir belediyesi sınırları içinde bulunan ya da ortak sınırı bulunan belde (köyler için de bu durum geçerlidir) belediyelerinin büyükşehir sınırları içinde sayıldığı belirtilmiş olsa da, bu düzenleme yeterli değildir. Planlı ve denetimli bir kentsel gelişmenin sağlanmasında, belde belediyesi gibi bir oluşumun yeri olmamalıdır.
• İlk soru çerçevesinde de değinildiği gibi, Madde 39 ile seçilmişlerin yanısıra, belediye başkanının görevlendireceği üç ila beş daire amirinin de belediyenin yürütme organı gibi görev yapan ve en aktif icra organı olan belediye encümeninde yer almasının, demokratik bir yerinden yönetim açısından doğruluğu tartışılmalıdır.
• Madde 72 ile mücavir alan uygulanmasından vazgeçilerek belediye yetki sınırlarının belirlenmesi, uygulamada, planlı, programlı, etkin ve uyum içinde yürütülecek belediye hizmetlerinin gerçekleşmesi, sağlıklı ve düzenli kentleşmenin sağlanması, çağdaş yaşam standartlarının sağlanması ve yaşam kalitesinin yükseltilmesi açısından önemli bir karardır.
• Madde 78 ile büyükşehir belediye meclisine “1/5000 ölçek üzerindeki çeşitli türde planları onaylamak veya reddetmek ile ulaşım mastır planlarını karara bağlamak” görevleri verilmektedir. Büyükşehir belediyesinin, kenti çok önemli ölçülerde etkileyen bu tür kararları, üniversitelerin, ilgili meslek odalarının ve ilgili sivil toplum kuruluşlarının destek ve katkılarını da arkasına alarak onaylaması, reddetmesi ya da düzeltme istemesi, katılımcı demokratik bir yerinden yönetim sisteminin gereğidir.
• Madde 87’de öngörülen büyükşehir koordinasyon kurullarında, katılanların çoğunluğu ile karar alınması, demokratik kent yönetimi açısından son derece olumlu bir gelişmedir. Bununla birlikte siyasi gruplaşmaların ve siyasi ağırlığın karar alma sürecini ne şekilde etkileyeceği de dikkate alınmak durumundadır.
• Mahalle yönetimini açıklayan 9. bölümün 109. maddesinde belediye başkanlarının en az üç ayda bir mahalle muhtarlarını toplantıya çağırması ve mahallenin sorunlarını ve muhtarların görüşlerini dinlemesi, demokratik kent yönetimi açısından önemli bir gelişmedir. Ancak muhtarların yerel kararların alınmasına yönelik öneriler taslakta yer almamıştır. Demokratik ve çağdaş bir yönetim için yerel yönetimin temel taşı olan muhtarların etkin bir kent yöneticisi sıfatına kavuşturulmaları zorunludur.
4- Taslak bu haliyle belediyecilik alanında gerçekten bir reform niteliği taşımakta mıdır?
• Birkaç önemli düzenleme hariç taslak bu haliyle bir reform niteliği taşımamaktadır. Bu birkaç düzenleme de taslağı reform olarak tanımlamada yetersiz kalmaktadır. Yine de bunlardan sözetmek yerinde olacaktır. Örneğin Madde 73’te İstanbul için Büyükşehir Belediyesi sınırlarının il sınırları ile örtüştürülmüş olması, yıllardır dile getirilen bir sorunu çözümleyecektir. Bunun gerçekleşmesi durumunda İstanbul’da denetimsiz alan kalmayacaktır.
• Bir başka önemli madde, 9. maddedir. Su toplama havzalarında yeni belediye kurulmayacağına ilişkin bu maddenin, belediye olan beldelerde hızlı bir yapılaşma sürecinin başladığı, yapı ve nüfus yoğunluğu ile birlikte tüm çevre sorunlarının arttığı düşünülürse, olumlu getirilere sahip olduğu kabul edilmelidir.İstanbul gibi su toplama havzalarında yapılaşmanın son derece yüksek olduğu yerlerde, bu madde yapılaşmayı önemli ölçüde denetleyip kısıtlayacak bir içerik taşımaktadır.
• Meclis üyelerinin haklarını tanımlayan Madde 26’nın gerekçesinde belediye meclisi üyeliğine kamu görevlilerinin de katılması düşüncesi vurgulanmaktadır. Bu düşünceyi önemli bir gelişme
olarak nitelendirmek gerekir. Özel sektörde çalışanların yanısıra kamu görevlilerinin mecliste yer alması, meclisten çıkacak olan kamu yararına kararları yönlendirmede ve teşvik etmede önemli rol oynayacaktır. Kamu görevlilerinin formasyon olarak konuya yakın kesimlerden olması koşulunun aranması, bu durumu destekleyici bir nokta olacaktır.
TMMOB
Şehir Plancıları Odası

Çerez Politikası & Gizlilik Sözleşmesi

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz

kişisel verilerinizin Odamız tarafından işlenme amaçları konusunda detaylı bilgilere KVKK sayfamızdan ulaşabilirsiniz.

"/>