Basına ve Kamuoyuna
Tahir Elçi - Hukuk - Kent ve Hiçbirini Savunamayan Sistem
Bildiğiniz üzere, Diyarbakır Barosu Başkanı Av. Tahir ELÇİ, 28.Kasım.2015 Cumartesi günü, Dünya Kültür Mirası Listesinde yer alan, Diyarbakır Tarihi Suriçi bölgesindeki Dört Ayaklı Minare`nin kent içinde yaşanan çatışmalardan dolayı görmüş olduğu zarar ve bu zararın tarihimize, tarihi değerlerimize, kültürel mirasımıza yapılan haksızlık hakkında Basın açıklaması yaptığı sırada öldürülmüştür.
Tahir Elçi`nin öldürülmesi olayı birçok yönden incelenmeyi, araştırılmayı ve sorgulanmayı gerektiren önemli bir olaydır!
Her şeyden önce bir hukukçuya saldırıldı. Bir Baro Başkanı öldürüldü. Bir kentin hukukçularının temsiliyetine saldırıldı. Tahir ELÇİ hayatı boyunca adalet peşinde koşmuş ve bunu yaparken de sistemin içinde ve sistemin – sınırlı, sorunlu yetersiz –kanunları ile birçok zorlukla karşılaşarak, bu zorluklara direnerek yapmıştır. Bir taraftan kanunların iyileştirilmesi için mücadele ederken, diğer taraftan 12 Eylül kanunlarının dayatmış olduğu hukuk (!) sistemi içerisinde insan hakları savunuculuğu yapmaya çalışmıştır.
Gerçek bir kent savunucusu olan Tahir ELÇİ, savaşın sadece insanlarımızı değil tarihimizi, tarihi değerlerimizi, kültürel mirasımızı da savaşla kaybettiğimizi belirterek "silah, çatışma, operasyon istemiyoruz" demek için dört ayaklı minarenin yanında bulunuyordu.
Ayrıca kültürel bir değerin savaşa, çatışmaya kurban edilmemesi için insanların yürümeye korktuğu mekânlara giderek konu hakkında farkındalık yaratmaya çalışan bir kent aktivistini kaybettik.
Çatışma döneminde bölgemizdeki çoğu yerleşme büyük tahribatlar görmüş, çoğu hayatlar sönmüş ve birçoğu da göç etmek zorunda kalmıştır. Çatışmanın sebep olduğu bu tahribatlar yerleşmeleri yaşanamaz hale getirmiş, insanların temel hakkı olan barınma ihtiyacına saldırılmıştır. Bununla birlikte şehirlerimizdeki kültürel miraslarımız da saldırıya uğramıştır. Tam da bu noktada Tahir ELÇİ, en meşru şekilde hukukun üstünlüğünü, kenti ve kültürel değerlerimizi korumanın en önemli aracının barış olduğunu söylemek için oradaydı.
Burada ki asıl can alıcı soru ve/ya problem, Tahir ELÇİ bir İslam`a ait bir eseri korumak için basın açıklaması yaparken vurulmasıdır. Uzun zamandır muhafazakâr bir sistemin yönettiği Türkiye de son dönemlerin en İslamcı, en Dindar ve sisteme en hâkim hükümetin iktidar olduğu, "dindar nesiller yetiştirmek istiyoruz", "camiler kışlamız, minareler süngümüz" diyen bir iktidarın yönettiği memlekette bir minarenin korunması konusunda sisteme çağrı yaparken vuruldu.
Henüz kimin vurduğunu bilmiyoruz ama Bir Baro Başkanı`nı koruyamayan, Bir Kültürel yapıyı, Bir Dini yapıyı korunması için çağrı yapan bir hukuk adamını savunamayan bir sistem içinde yaşamaktayız.
Bir başka deyişle, bu saldırı nedeniyle ortaya çıkan durum; Türkiye`de yaşayan herkesin, her yapının ve her kültürel mirasın yaşamı tehdit altındadır.
Tahir Elçi`nin öldürülüşünü kınıyor ve kentlerimizin yaşanabilir mekânlar olması konusunda, görev başında olan tüm yöneticileri sorumluluğa davet ediyoruz.
Tahir Elçi sadece önemli bir hukuk adamı olarak değil, aynı zamanda kent kültürü koruyucusu olarak tarihteki yerini almıştır.
Tüm Sevenlerinin, Kent savunucularının, Hukuk Camiasının, Tahir Elçi`nin düşüncelerini paylaşanların başı sağ olsun.