TMMOB ŞEHİR PLANCILARI ODASI`NDAN
BASIN VE KAMUOYUNA DUYURULUR!
11.04.2015
PARSEL PARSEL YAĞMA SADECE ANKARA`DA DEĞİL, ÜLKEMİZİN DÖRT BİR YANINDA GERÇEKLEŞMEKTEDİR!
TMMOB Şehir Plancıları Odası kurulduğu günden beri Anayasa ve 6235 sayılı TMMOB Yasasından aldığı yetkiyle, kamu yararı açısından yerel yönetimlerin ve hükümetlerin, meslek alanımıza giren konularda yaptıkları faaliyetleri halk adına denetleme görevini etkin bir şekilde sürdürmektedir.
Gerçek anlamdaki demokrasilerin sigortası konumunda olan bu denetimler, kimi zaman yerel yönetimlerin kentlerdeki kamusal alanlara zarar veren veya yok eden uygulamalarına karşı olduğu gibi, kimi zaman da ülkeyi yöneten hükümetlerin merkezden yürüttükleri kentsel dönüşüm, ulaşım veya enerji yatırımlarının, korunması gerekli doğal, kültürel ve tarihi çevreye verdiği zararı engelleme amacıyla yürütülmektedir.
13 yıldır süren AKP iktidarı döneminde de sürdürülen yeni sağ politikalarla kentler ve doğal çevredeki tahribat, ilk gününden bugünlere kadar artarak devam etmiş, buna karşı TMMOB, bağlı Odalar ve Şehir Plancıları Odası‘nın da mücadelesi, toplumla da bütünleşerek, alanlarda ve hukuk zemininde kesintisiz bir şekilde devam etmiştir.
Baştan beri, sermayeye ve kendi eliyle yarattığı "paralel" destekçilerine koşulsuz hizmet eden iktidar, bu uğurdaki faaliyetlerinde önüne çıkan engelleri, TBMM‘yi neredeyse bypass eden Kanun Hükmünde Kararnameler ve Torba Yasalar, liyakatsiz atamalarla emrinde tuttuğu devlet bürokrasisi ve polis zoru ile aşmaktadır.
Yargı, medya ve üniversitelerle de müdahaleden geri durmayan iktidarın, önce "paralel" cemaatlerden kopuşu, zamanında yaptıkları kirli işbirliklerinin ortaya dökülmesine sebep olmuştur. Bu durumun son örneği, hepinizin bildiği gibi, parsel parsel Ankara‘nın satılışı ile, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ve, Hükümet Sözcüsü Bülent Arınç kavgası ile kamuoyuna açık bir şekilde kusulmuştur.
Hükümet sözcüsü Bülent Arınç‘ın basın toplantısında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek hakkında sarf ettiği;"Adaylığı sürecinde ve seçimlerde oy isterken bu yapının kucağına oturmuştur, yurt yerleri vermiştir, imar planlarında değişiklikler yaptırmıştır, zengin adamlara okullar yaptırmıştır. Ankara parsel parsel satılmıştır" şeklindeki sözlerini tüm Türkiye şaşkınlık içerisinde izlemiştir. Ancak Odamız açısından bu durumu şaşırtıcı kılan tek şey yıllardır sürdürdüğümüz kentsel mücadelede hukuki kazanımlarımız ve eylemlerimizle ispatladığımız bir gerçekliğin devlet yönetiminin en üstündeki merciler tarafından da dile getirilmesidir.
Zira Gökçek yönetimindeki anlayışın Ankara‘yı nasıl bir yıkıma uğrattığı ve bu yıkımın belirli kesimleri nasıl haksız ve hızlı bir şekilde kent arazisinden elde edilen rantla zenginleştirdiği ortadadır. Diğer taraftan, Melih Gökçek yönetimindeki Ankara, sadece kamuoyu tarafından paralel yapı, cemaat, hizmet hareketi şeklinde isimlendiren yapı ile talana uğratılmamıştır. Bu talan çarkının içerisinde arazi mafyaları, büyük müteahhitler, rant avcısı sermayedarlar ve devletin paylaşım aracısı konumundaki, başta TOKİ olmak üzere kamu kurumları da yer almaktadır.
Odamız bugüne kadar tüm kentlerimizde, kentlilerinin ortak çıkarlarını korumak adına yürütülen talan düzenine karşı toplumcu duruşu ve mesleki sorumluluğu ile toplumsal ve hukuki mücadelesini sürdürmüştür.
TMMOB ve bağlı Odalar, bunların başında da Şehir Plancıları Odası, halk adına kamu yararı denetimi görevini yürütürken, Hükümet temsilcileri tarafından kamuoyuna yapılan açıklamalarda, kendi üyelerinin sorunlarını bırakıp, "Siyaset" yaptığı, AKP iktidarının yatırımlarını engellediği ifade edilmektedir.
Oysa ki, kamu yararı adına, ülkenin tamamında süren yağma ve talan düzenine karşı, TMMOB Şehir Plancıları Odası olarak, Gezi Parkı`ndan AOÇ ve Kaçak Saray`a, Urla Vilları‘ndan İnciraltı`na, 3. Köprü`den Bozcaada`ya, Sevda Tepesi`nden Hevsel Bahçeleri`ne, İmrahor Vadisi`nden Karadeniz Kıyılarına, Konyaaltı`ndan Bozburun`a; Ülke çapında yürüttüğümüz hukuki mücadele, Odamızın tüm örgütlü yapısı ile toplumsal yarar sağlama doğrultusunda inançla devam etmektedir.
Kent topraklarının yandaşlara servis edilmesi sadece Ankara ile sınırlı kalmamış, ülkenin tüm coğrafyasına yayılmış ve bir kangren gibi kıyıların, ormanların, tüm doğal alanların ve kentlerin kamusal alanlarının yok oluşunu sağlayan bir hastalığa dönüşmüştür.
Ankara, İstanbul, İzmir, Bursa ve Antalya başta olmak üzere ülkenin genelindeki, halkımızın kamusallıklarını korumayı hedefleyen hukuk mücadelemizdeki dava sayısı 1000‘e yaklaşmıştır. Hukuku aldatan tekrar plan onamaları sonucu da oluşan bu dava sayısı, kısıtlı ve gönüllü kadrolarla yürütülen emek yoğun mücadele, yıldırma amaçlı oluşturulan yüksek dava maliyetleri ve yasal düzenlemeleri, hukuk mücadelesini bitirmeyi hedefleyen belgelere, esnek ve tutarsız formalitelere dönüştürülen iktidar uygulamalarına rağmen sürdürülmektedir.
Oysa ki, örneğin AOÇ`de yürütülen onlarca davada korunmaya çalışılan Atatürk ve Cumhuriyet mirası gereği oluşturulan tarihi ve doğal sit kararları yanında, yine bu miras sayesinde edinilen kamusal değerlerimiz, Ankara‘yı ve Ankara Halkının yararını koruyan temel dava gerekçeleridir. İstanbul‘da Galataport, Haydarpaşa, Haliç, Gezi Parkı ve Validebağ`da kamusal alanlarımız özelleştirilmekte, tarihi doku yok edildiği gibi kamu malı gasp edilmektedir. İzmir`i küresel sermayeye pazarlarken, 1. Derece Doğal Sit Alanı ve tarım alanı olan İnciraltı`nın halk için korunması gerektiği önemsiz görülmüştür. Son olarak Çevre Düzeni Planı ile, İzmir ve Manisanın tüm doğal değerler gözden çıkarılmıştır. Enerji ihtiyacı ifadesi, sit alanlarını, koruma altına alınmış kentsel dokuları hiçe sayarak düşük üretim kapasiteli enerji santrallerini yapmak için yeterli sebep olmuştur. Antalya`nın kıyıları, Diyarbakır‘da Hevsel Bahçeleri, Eymir Gölü, Ankara Cebeci İnönü ve Adana 5 Ocak Stadyumu kolaylıkla sermayeye konu edilebilir ve rant söz konusu olduğunda bu alanların kamusallıkları hiç de o kadar önemli görülmeyebilmektedir.
AKP iktidarı için, Doğu Karadeniz`i denizden koparan Otoyolun tahribatı yetmezmiş gibi, alana ihtiyaç duyulduğunda denizi doldurmak en kolay rant tesisi yaratma yoludur veya yine enerji ihtiyacı söz konusu olunca HES‘lere feda edilen derelerin ve vadilerin doğal yapılarının, bu alanların gerçek sahibi canlıların ve halkların hiç önemi yoktur. Gerze ve Amasra`daki doğal güzelliklerin, ülkenin her yerinde türeyen termik Santraller söz konusu olunca ya da Çeşme ve Bodrum Yarımadasında RES yapılacağı zaman, korunması gerekli Tarihi, Doğal ve Kentsel Sitlerin oluşturduğu koruma kararlarının hiç önemi yoktur.
Gelecek nesillere herhangi bir kamusal değeri bırakmayı umursamayan AKP iktidarının, bu ve benzeri uygulamalarına karşı, Odamız ve TMMOB‘nin mücadelesinin hükümette ciddi bir rahatsızlık verdiği ortadır ki, TMMOB ve bağlı odaların mücadelesini sekteye uğrtacak yasal düzenlemeler getirmekte, etkisizleştirmeye çalışmaktadır.
Bilinmelidir ki, bütün bu karanlık adımlara rağmen, yolsuzluk ve yoksullukların had safhaya ulaştığı bu dönemde TMMOB Şehir Plancıları Odası, bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da mesleki demokratik kitle örgütü olmanın bilinciyle çalışmalarını; emekten, insandan, doğadan, kamu yararından yana sürdürecek, hükümetler ve yerel yönetimlerin uygulamalarını denetlemeye tereddütsüz devam ederek, toplumcu duruşunu koruyacaktır.
Saygılarımızla
TMMOB Şehir Plancıları Odası
