Etik İlkeler Özlük Hakları
17 AĞUSTOS`UN VE DEPREM KORKUSUNUN PAZARLAMA ARACI OLARAK KULLANILMASINA SON VERİLMELİDİR.
BASIN AÇIKLAMALARI
Yayına Giriş Tarihi
2012-08-16
Güncellenme Zamanı
2012-08-16 14:59:32
Yayınlayan Birim
MERKEZ

 

TMMOB ŞEHİR PLANCILARI ODASI

BASIN DUYURUSU


17 AĞUSTOS`UN VE DEPREM KORKUSUNUN 

PAZARLAMA ARACI OLARAK KULLANILMASINA SON VERİLMELİDİR.

17 Ağustos 1999 tarihinde yaşanan ve binlerce yurttaşımızın yaşamını yitirmesine neden olan depremin 13. Yılına geldiğimiz bu günlerde, "deprem", "afet", "risk", "dönüşüm" sözcükleri yöneticilerimiz tarafından en çok kullanılan kelimeler olsa da, birbiri ardına "yasal düzenlemeler" yapılıyor ve "kentsel dönüşüm" kararları alınıyor olsa da, ranta teslim olmuş anlayışın acı sonuçlarını izlemeye devam ediyoruz.

Bu anlayış nedeniyle, 17 Ağustos 1999`da ve sonrasındaki yıllarda ülkemizin farklı coğrafyalarında yaşanan depremlerde gözlenen acı tablonun benzerlerinin gelecek yıllarda da yaşanması ne yazık ki kaçınılmaz görünüyor.

Yalnızca yaşanan depremlerde değil, gerçekleşen heyelan ve sellerde de yüzlerce vatandaşımızın yaşamını yitirmesi, ülkemizde afetlere karşı kalıcı ve etkili bir politikanın yaşama geçirilemediğinin en somut göstergesi olarak ortada duruyor.

Kısa süre önce Samsun`da gerçekleşen sel baskınlarında, yurttaşlarımızı afetlerden korumak iddiası ile "kentsel dönüşüm projesi" olarak adlandırılarak yapılmış TOKİ evlerinde çocukların yaşamını yitirmesi, ülkemiz kentleşme tarihine geçecek yüz kızartıcı bir tablo olarak hafızalarımızdaki tazeliğini koruyor.     

Özellikle yerel yönetimlerde izlenen yanlış politikalar nedeniyle, kentlerimizde güvenli ve sağlıklı yaşamdan uzaklaşma sürüyor. 

Ankara Büyükşehir Belediyesi`nin pek çoğu yargıda mahkûm olmuş uygulamalarında olduğu gibi, kentsel dönüşüm kararları yurttaşları güvenli ve sağlıklı yaşam çevrelerine kavuşturmaktan çok, yandaş kesimleri kentsel rantlara kavuşturma aracı olarak kullanılıyor. Böylesi yaklaşımların terk edilemiyor olması, geleceğe ilişkin umutlarımızın da hızla tükenmesine neden oluyor.

Barınma hakkını hiçe sayan, insan haklarına aykırı politikaların sonuçları, depremden geri kalmayacak düzeyde toplumsal afetlere neden oluyor.

Depremler yüzlerce insanımızın yitirilmesi, binlerce insanımızın sokakta kalmasına neden olurken, yaşanan bu afetlerden korunmayı amaçladığı iddia edilen projelerin barınma hakkını hiçe sayan, sosyal devlet ilkesini ayaklar altında ezen içeriğinin; depremde yaşanan afetlerin sonuçlarını aratmayacak düzeyde "toplumsal afete" neden olacağı görmezden geliniyor. 

Geçen 13 yılın sonunda, insan haklarına, sosyal devlet ilkesine aykırı, yürürlükteki tüm koruma mevzuatını hiçe sayan, ülkemizin sahip olduğu tüm doğal varlıkları,  kültürel birikimi riske atan yasal düzenlemeleri tek araç olarak benimseyen bu yaklaşım, 17 Ağustos 1999`da yaşanana benzer travmaların önüne geçilmesini sağlayamıyor. 

Kentsel dönüşümün maliyetini tümüyle yurttaşlara, kazancını inşaat şirketlerine aktaran ve bir hukuk devletine asla yakışmayan böylesi bir sistemle kurtuluşun beklenmesi umutlarımızı karartıyor. 

Kentsel dönüşümün yükünü tümüyle yurttaşlara yükleyen yaklaşım, dönüşüm çalışmalarının afet riski altındaki yurttaşları değil, inşaat sektörünü ve bankacılık sektörünü önceleyen bir anlayışın ürünü olduğunu göstermektedir. 

Devletin hukuk sistemine güvenip, tüm birikimlerinin yanı sıra ağır kredi ve borç yükü altına girerek "ruhsatlı yapı" satın almış olan yurttaşların; yapılarının riskli olduğunun belirlenmesi durumunda, "riskli yapıyla baş başa bırakılması", uğradığı zararın tazmin edilmiyor olması kabul edilemez bir yaklaşım olduğu gibi, çözüm olmaktan da uzaktır.

Yurttaşlarımızın acılarının ve korkularının sömürülmesine son verilmelidir.  Deprem korkusu kullanılarak satışı yapılan, aslen planlamayı reddeden bir anlayışla üretilmiş alanlarda, gelecekte Samsun`da TOKİ konutlarında yaşanan acıların benzerlerinin yaşanması kaçınılmazdır. 

Risk taşıyan yapılarda süren yaşam bir Türkiye gerçeğidir. Yurttaşların bugün halen bu yapılarda yaşıyor olmasında en büyük sorumluluk sahibi Devletin kendisidir. Vatandaşa korku salarak yeni konut edinmeye yöneltmek, yurttaşların korkularını ve depremin acılarını yeni konutların pazarlama aracı olarak kullanmak kabul edilemez bir aymazlıktır.

Gerçek anlamıyla, bilimin ve tekniğin gerektirdiği biçimde üretilmiş planlama kararlarına dayanmayan, "iş bitirici" yaklaşımların ürünü olan ve deprem korkusu kullanılarak pazarlanan toplu konut alanlarının bir bölümü de ne yazık ki geleceğe dönük ağır risk taşımaktadır. 

Yaşanabilecek her tür afetten sakınarak kentleşmek ve yapılaşmak olanaklıdır. Çözüm planlamanın dışlanmasında değil, planlama sisteminin ve kamusal denetimin güçlendirilmesinden geçmektedir.

Yeni 17 Ağustoslar yaşamamak; yeniden TOKİ evlerinde toplu ölümler yaşamamak için; bir gün dahi gecikmeden doğru adımlar atılmalı, meslek odalarını muhalefet, yurttaşlarımızı müşteri, inşaat şirketlerini dost yandaş olarak gören anlayıştan hızla uzaklaşılmalıdır…     

100 yıl geçse de, 

17 Ağustos`u unutmayacağız, unutturmayacağız…


Necati UYAR

TMMOB Şehir Plancıları Odası Genel Başkanı


 

TMMOB
Şehir Plancıları Odası

Çerez Politikası & Gizlilik Sözleşmesi

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz

kişisel verilerinizin Odamız tarafından işlenme amaçları konusunda detaylı bilgilere KVKK sayfamızdan ulaşabilirsiniz.

"/>