Etik İlkeler Özlük Hakları
VAN-ERCİŞ DEPREMİ HAKKINDA AÇIKLAMA
BASIN AÇIKLAMALARI
Yayına Giriş Tarihi
2011-10-28
Güncellenme Zamanı
2011-10-28 09:46:26
Yayınlayan Birim
MERKEZ

 Ankara, 28 Ekim 2011

TMMOB ŞEHİR PLANCILARI ODASI

VAN-ERCİŞ DEPREMİ HAKKINDA AÇIKLAMA

 

TMMOB Şehir Plancıları Odası olarak, bir kez daha 23 Ekim 2011 tarihinde Van ilimizde gerçekleşen depremden etkilenen vatandaşlarımızdan yaşamını yitirenlere tanrıdan rahmet, yakınlarına başsağlığı, yaralılara da geçmiş olsun dileklerimizi iletiyoruz. Geçtiğimiz yıllarda ve aylarda yaşanan benzer olaylarda, deprem ve sellerde olduğu gibi, beklenen bir doğa olayının daha afete dönüşmüş olmasının büyük üzüntüsünü yaşıyoruz.

Biliyoruz ki;

Depremler dünyanın ve ülkemizin büyük bölümü açısından beklenen, kaçınılmaz bir doğa olayıdır. Gerçekleşmesi kaçınılmaz bir doğa olayını "afete" ve "felakete" dönüştüren ise insan eliyle yapılan hatalardır.

Van il merkezi ve Erciş ilçe merkezinin yanı sıra depremden etkilenen belde ve köylerde yaşanan durum; "yıkımlar ve can kayıpları" da, Anadolu coğrafyası açısından kaçınılmaz bir gerçek olan, belirli aralıklarla gerçekleşmesi beklenen depremin, insan eliyle yapılan hatalar nedeniyle afete dönüşmesinin sonucudur.

TMMOB Yönetim Kurulu üyeleri ile Odamızın da içinde yer aldığı, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği`ne bağlı Odaların başkanları tarafından 25-26 Ekim 2011 tarihlerinde Van, Erciş ve köylerinde yapılan incelemeler ve edinilen bilgiler de göstermiştir ki; yaşanan yıkımın ve can kayıplarının nedeni deprem değil, depremi afete dönüştüren hatalardır.

Planlamayı, mühendislik bilgi ve birikimini reddeden anlayış; yıkım ve can kayıplarına neden olan, depremi afete dönüştüren hataların başlıca sorumlusudur. 

Kaçak, plansız, projesiz, ruhsatsız yapılaşmanın görmezden gelinmesinin yanı sıra, plan kararlarının verilmesi öncesinde yapılması gereken jeolojik-jeoteknik etütler gibi yerbilim araştırmaları başta olmak üzere, gerekli araştırma ve analiz çalışmaları yapılmadan planlama ve yer seçim kararlarının verilmesi, plan değişikliklerinin onaylanması, kat yüksekliklerinin arttırılması da kamu eliyle yapılan affedilmez hatalardır.

Mühendislik hizmeti almamış kaçak yapılaşmaların yanı sıra, ilgili mevzuata, bilime ve tekniğe aykırı eksik ve hatalı projelendirme, hatalı projelendirmeye dayalı yapım ve hatalı malzeme seçiminin can kayıplarına neden olması da kaçınılmazdır. Bu kaçınılmaz gerçeklik yapılan eylemi bir hata olmaktan çıkarıp suça dönüştürmektedir. İşlenen suç ise cinayettir…

Planlama aşamasından başlayarak, projelendirme ve yapım süreçlerinde kamusal denetim neredeyse hiç yoktur. Denetim görevini yerine getirmeyenler, denetimi engelleyenler işlenen suçun başlıca ortaklarıdır.

Ülkemizde imar planlama yetkilerinin yerel yönetimlere devredildiği 1985 yılından bu güne, eksikliğini sürekli dile getirdiğimiz "denetim eksikliği" yaşanan onca acı deneyime rağmen sürmektedir. Yetkisini çıkar amaçlı kullanan, mevzuata, şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, kamu yararına aykırı plan onama kararlarının altına çekinmeden imzasını atan belediye başkanları, belediye meclisleri işlenen suçun ortaklarındandır.

Planlama sürecine ilişkin kamusal, teknik ve bilimsel denetim araçlarını geliştirmeyen, mevzuattaki değişim arayışları "yerel yönetimlerin yetkilerine dilediğince el koyabilme" arayışından bir adım öteye geçemeyen geçmişin Bayındırlık ve İskan Bakanlığı ile günümüzün Çevre ve Şehircilik Bakanlığı işlenen suçun ortaklarındandır.

Yapı ruhsatı ve yapı kullanma izin belgesi olmayan yapılara yol, su, elektrik, kanalizasyon vb. altyapı hizmetlerini verebilmek amacıyla son yıllarda ardı ardına çıkarılan yasal düzenlemelere imza atanlar da oluşan bu suçun büyük ortakları arasındadır.

17 Ağustos 2011 tarihinde, Gölcük Depremi`nin 12. Yılında, yaşanan büyük yıkımla alay edercesine kabul edilmiş olan 648 Sayılı Kanun Hükmünde Kararnamenin altında imzası bulunanlar, bugünden sonra yaşanacak yıkımların ve can kayıplarının tek sorumlusu olacaklardır. 

Van köylerinde yaşanan dram da göstermektedir ki, Türkiye köylerinde var olan, mühendislik hizmeti almamış tüm yapılar içinde yaşayanlar açısından ölüm odalarına dönüşmektedir. 648 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile köylerde tüm yapılaşmaları mühendislik hizmeti kapsamı dışına çıkaran, ruhsatsız yapılaşmanın kapılarını sonuna kadar aralayan anlayış, bu nedenle gelecek yıllarda yaşanacak ölümlerin tek sorumlusu olacaktır.

Ülkemizde var olan yerleşmelerin % 70`ini oluşturan nüfusu 5.000 kişinin altında olan belediyelerdeki yapılaşmayı yapı denetimi kapsamı dışına çıkaran 648 sayılı Kanun Hükmünde Kararnameye imza atanlar, bu yerleşmelerde yaşanacak her tür olumsuzlukta ilk akla gelen, anılan kişiler olacaktır.

Van`da yıkılan Gedikbulak İlköğretim Okulu, kamu yapılarında planlama ve denetim eksikliğinin nelere neden olabileceğinin en somut göstergesidir.

648 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile köylerde yapılacak okul, cami ve benzeri kamusal yapıların "imar planı yapılmaksızın" yapılabilmelerinin önü açılmış, köylerdeki yapılaşmalarda proje ve yapı ruhsatı aranması koşulu kaldırılmış, köyler yapı denetim sistemi dışında bırakılmıştır. Yapılan bu düzenleme, köylerde yaşayan halkın can güvenliğinin tümüyle gözden çıkarılması, okula eğitime koşan çocukların, camide ibadet eden yurttaşların toplu ölümüne davetiye çıkarmaktır

648 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile kırsal alanda kamu yapılarının "plansız", "projesiz", "ruhsatsız" ve "denetimsiz" yapılabilmesinin önünü açanlar, Van`da, Gedikbulak`da yıkılan okulun resmini önlerine alıp bir kez daha attıkları imzanın ne anlama geldiğini düşünmelidir.

Yapı denetimi kamusal bir sorumluluk gerektirir. Denetim ücretinin inşaatı yapanlar tarafından ödenmesine dayalı, özelleştirilmiş yapı denetim sistemi, çözüm olmadığı gibi oluşacak yeni sorunların başlıca kaynağı olacaktır.

Ülkemizde bugün geçerli olan, piyasa koşullarına terk edilmiş yapı denetim sistemi, suiistimale açık, hatalı uygulamayı yaygınlaştıran bir niteliğe sahiptir. Denetim ücretinin inşaatı yapanlar tarafından ödendiği bu sistemde gerçek anlamda bir denetimden söz etmek olanaklı değildir. Bu sistemin yarattığı açıkların sonuçları da önümüzdeki yıllarda yaşanacak depremlerde acı biçimde ortaya çıkacaktır.

Van, Erciş ve köylerinde devlet eliyle müdahale ve yardım dağıtımında yaşanan sorunlar, yoksulluk ve iklim koşullarının zorluğu ile birleşerek yaşanan acıları büyütmektedir.

Evi tümüyle yıkılan ya da kullanılamaz duruma gelenlerin yanı sıra, hız kesmeden süren artçı sarsıntılar nedeniyle, bilimsel tespitler ve gerekli güçlendirmeler yapılıncaya kadar, hafif hasarlı evlerin kullanılması da olanaksızdır. Van, Erciş ve köylerinde barınma ihtiyacı olan insan sayısı tahmin edilenlerin çok üstündedir. Başta çadır ve battaniye dağıtımı olmak üzere, yardım dağıtımında yaşanan sorunlar ve eksiklikler, yörede var olan yoksulluk ve iklim koşulları ile birleştiğinde yaşanan acılar katlanarak artmaktadır.

Bu nedenle,

Hiç zaman kaybetmeden depremden etkilenen bölgeye yönelik olarak;

·  Ortak yemekhane, sağlık ocağı, mobil tuvalet donanımlı çadır kentler hızla oluşturulmalıdır.

·  Depremden etkilenen tüm köylere yeterli sayıda çadır, battaniye ve ısıtıcı ulaştırılmalı, beslenme sorunlarını giderecek önlemler ivedilikle alınmalıdır.

·  Depremden etkilenen her vatandaşa ulaşacak biçimde sağlık hizmetleri ve psikolojik destek hizmetleri sağlanmalıdır.

·  Depremden etkilenen ayaktaki tüm yapıların taşıyıcı sistemlerine yönelik durum tespitleri hızla yapılmalı, kullanılamayacak durumda olan, tehlike yaratan yapılar yıkılmalı, kullanıcılarının barınma sorunu hızla giderilmelidir.

·  Depremden etkilenen halkın her türlü zararı sosyal devlet ilkesi gereğince karşılanmalı, zararın sorumlularından hesap sorulmalıdır.

·  Ülke çapında toplanan yardımların hızla ihtiyacı olanlara ulaşması sağlanmalı, Dağıtımlar insan onuruna yakışır biçimde sürdürülmeli ve dağıtımda şeffaflık sağlanmalıdır.

Depremlerin ülkemiz açısından kaçınılmaz doğa olayları olduğunun bilinciyle, gelecekte yeni felaketlerin oluşmaması, depremlerde yaşanan can kayıplarının "kader" olduğu algısının gelecek nesillere devredilmemesi ve yeni can kayıplarının yaşanmaması için de ivedilikle;

·  Kent, kır, köy, nüfus vb. ayrımlara gidilmeden, tüm yurtta istisnasız uygulanacak, "kamusal denetime dayalı" yeni bir yapı denetim sistemi kurgulanmalıdır.

·  Hiçbir denetim sistemine sahip olmayan, yerel yönetimlerin seçilmiş meclis üyelerinin parmaklarının ucunda şekillenen "imar planlama" sistemi yeniden kurgulanmalıdır.

·  Başta 648 sayılı Kanun Hükmünde Kararname olmak üzere, planlamayı, projelendirmeyi, mühendislik hizmetlerini dışlayan, denetimsiz ve kontrolsüz yapılaşmanın önünü açan yasal düzenlemeler ivedilikle iptal edilmelidir.

·  Başta deprem ve sel olmak üzere, ülkemizde afete dönüşen doğa olaylarını da dikkate alan "sakınım planlaması" yaşama geçirilmeli, doğa olaylarının afete dönüşmesi olasılığı ortadan tümüyle kaldırılmalıdır.

·  Jeolojik-jeoteknik etüt raporu bulunmayan tüm kentlerde, bu etütler tamamlanıncaya kadar yapılaşma durdurulmalı, etüt raporlarına dayalı olarak planlar yeniden ele alınmalıdır.

·  Yapılacak etütler ile saptanacak fay hatlarında ve yapılaşma açısından sakıncalı zemin yapısına sahip alanlarda var olan yapılaşma kararları iptal edilmelidir.

·  Kentsel rantın paylaşımına dayalı, zemin yapısı ile bağdaşmayan, kat ve yoğunluk artışını amaçlayan imar planı değişiklikleri tümüyle engellenmelidir.

·  Tüm kentlerde yapı ve konumlandığı zemin niteliklerine yönelik envanterler ivedilikle çıkarılmalı, güçlendirme gerektiren yapılar belirlenmelidir.

·  Proje, üretim ve yapım hatalarının sorumlularına yönelik, kullanıcıların tazminat taleplerini kolaylaştıran yeni bir müteahhitlik sistemi yaşama geçirilmelidir.

·  Kente karşı suç kavramı tanımlanmalı, caydırıcı yaptırımlarına ceza yasalarında yer verilmelidir.

·  Başta belediyeler olmak üzere, ilgili tüm kurumların şehir plancısı, mimar ve mühendis kadroları arttırılmalı, kurumlar teknik açıdan güçlendirilmelidir.

Diplomalı işsiz yaratmak dışında işe yaramayan, kadro ve donanım açısından yetersiz üniversiteler kapatılmalı, teknik eğitimin niteliği ve güvenilirliği arttırılmalıdır

 

·  Yaşanan afetler sonrasında oluşması olası karmaşanın önlenmesi, kurtarma çalışmalarının ve hizmetlerin kolaylaştırılmasına yönelik afet yönetim sistemi kurumsallaştırılmalıdır.

 

Necati UYAR

TMMOB Şehir Plancıları Odası Genel Başkanı 

TMMOB
Şehir Plancıları Odası

Çerez Politikası & Gizlilik Sözleşmesi

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz

kişisel verilerinizin Odamız tarafından işlenme amaçları konusunda detaylı bilgilere KVKK sayfamızdan ulaşabilirsiniz.

"/>