Etik İlkeler Özlük Hakları
ANAYASA'NIN KIYILARDAN YARARLANMA BAŞLIKLI 43. MADDESİNDE YAPILMAK İSTENEN DEĞİŞİKLİK HAKKINDA ŞEHİR PLANCILARI ODASI'NIN GÖRÜŞÜ
DUYURULAR
Yayına Giriş Tarihi
2003-06-03
Güncellenme Zamanı
2003-06-03 15:06:50
Yayınlayan Birim
MERKEZ


1982 Anayasa'sının "Kamu Yararı" genel başlığı ile "Kıyılardan Yararlanma" alt başlığı altında 43. madde aşağıdaki şekilde hükme bağlanmıştır.

"Kıyılar, Devletin hüküm ve tasarrufu altındadır.

Deniz, göl ve akarsu kıyılarıyla, deniz ve göllerin kıyılarını çevreleyen sahil şeritlerinden yararlanmada öncelikle kamu yararı gözetilir.

Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanış amaçlarına göre derinliği ve kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartları kanunla düzenlenir."

Anayasa'nın söz konusu 43. maddesinin son fıkrası "Kıyılarla sahil şeritlerinin, kullanış amaçlarına göre derinliği, kişilerin bu yerlerden yararlanma imkan ve şartları ile yukarıdaki ilkelere aykırı olmamak kaydı ile, belli araziler üzerinde kişiler lehine mülkiyet hakkı tesisinin esas ve şartları, kanunla düzenlenir." şeklinde değiştirilmek istenmektedir.

Öncelikle Anayasa'da bir değişiklik gündeme geleceği zaman, bu değişikliğin toplumun bütün kesimlerinin görüşleri alınarak, bir uzlaşma sağlanarak yapılması gerekmektedir. Kamu yararı amacıyla kullanılan kıyı alanlarında yapılacak bir değişiklikte herkesin bu konuda hemfikir olması gerekir. Ancak hükümetin bu kadar önemli Anayasal değişikliklerde toplumun görüş ve önerilerini almadan, bir oldu bittiye getirmek suretiyle değişiklikleri yapmak istediği anlaşılmaktadır. Anayasalar, ülkedeki tüm bireylerin, toplulukların ve demokratik kitle örgütlerin hak ve görevlerini düzenleyen belgelerdir. Hükümet Anayasa değişikliklerini sıradan bir düzenlemeye indirgemiştir. Herkesin ortak malı olan kıyılarla ilgili yapılacak düzenlemelerde herkesin bu konuda görüş bildirmesi, kişilerin temel demokratik hakları arasındadır.

Anayasa'da belirtilen ilkeler 3621/3830 sayılı Kıyı Kanunu ile düzenlenmiştir. Bu kanunlara göre, kıyı, kıyı çizgisi ile kıyı kenar çizgisi arasında kalan alandır. Bu alanlar devletin hüküm ve tasarrufu altındadır ve mülkiyete konu olamamaktadır. Mülkiyete dair kazanılmış hak ilkeleri, kıyılarda geçerli kabul edilmemektedir. Kıyı, herhangi bir tahsis işlemine gerek olmaksızın doğrudan doğruya doğal yapısından dolayı herkesin serbestçe yararlanmasına sunulmuş sahipsiz kamu malıdır. Hiçbir karşılık ödemeksizin herkesin kıyılardan ortaklaşa yararlanma hakkı vardır. Kıyıların devamı niteliğindeki sahil şeritlerinin kullanımında da kamu yararı gözetilmesi gerekmektedir. Sahil şeritlerinin derinliğinin saptanmasında, kamu yararını gözetecek ve kamunun yararlanmasına olanak sağlayacak, çağın anlayışına uygun makul ve geçerli bir ölçüyü Anayasa öngörmektedir.

Anayasa'nın 43. maddesini tek başına ele almak mümkün değildir. 43. madde; Anayasa'nın kıyıların korunması amaçlı kamulaştırmayı konu alan 46. maddesi ve herkesin sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahip olduğunu belirleyen 56. maddesi ile bütünlük teşkil etmektedir.

Anayasa'da yer alan bütün bu koruma amaçlı düzenlemelere karşın kıyılar korunamamış, yapılaşmaya açılmıştır. Kıyıların korunarak, geliştirilmesi, toplum yararına kullanılması gerekirken bu alanlar giderek yok olma tehlikesi ile karşı karşıya kalmaktadır. Kıyılar, bütüncül bir planlama ve kıyı yönetimi ile ele alınmamış, parçacı yaklaşımlarla, yapılan mevzuat değişiklikleri ve yetkilerde karmaşa, eşgüdümün sağlanamaması, denetimin olmaması nedenlerinden dolayı doğal değer olma özelliğini yitirmeye başlamıştır. Bütün bunlara yol açan sorumlular hakkında bir işlem yapılmamış, göz yumulmuştur.

Anayasa'da yapılmak istenen değişiklik ise kıyıların birer doğal varlık olarak elden çıkarılmasını öngörmekte, kıyılara bir gelir kapısı, kaynak olarak bakmaktadır. Devletin hüküm ve tasarrufu altında olan, ülkemizin ortak malı olan kıyılar mülkiyete konu edilmek istenmektedir. Amaç kamu ve toplum yararına karşı mülkiyet haklarının önündeki bütün kısıtlamaların ortadan kaldırılmasıdır.

Yapılmak istenen değişiklikle kıyı ve sahil şeritlerinden yararlananlara mülkiyet hakkı tesis edilmektedir. Mülkiyet hakkı tesisinin esas ve şartları kanuna bırakılmaktadır. Getirilen bu düzenleme esnek olup, her türlü mülkiyet hakkını içermektedir. Yani mülkiyet hakkı tesisi satış ile olacağı gibi devretme, tahsis etme, terk etme, kiraya verme, ayni hak tesis etme şeklinde olabilir. Amaç ne şekilde olursa olsun kıyıların ve sahil şeritlerin elden çıkarılmasıdır.

Aslında madde kendi içinde çelişkileri de içermektedir. Anayasa maddesinin ilk fıkrasında kıyıların devletin hüküm ve tasarrufu altında olacağı belirtilmesine, hiçbir mülkiyete konu olmayacağının hükme bağlamasına rağmen, son paragrafta yapılan yeni düzenleme ile kişiler lehine mülkiyet hakkı tesis edilmektedir. Üstelik madde içinde "...yukarıdaki ilkelere aykırı olmamak kaydı ile.." ifadesinin yer almasına karşılık. Düzenlemeyi yapanların henüz Anayasa'nın kıyıya yönelik özünü anlamadıkları açık olarak görülmektedir.

Genel gerekçelerde ve madde gerekçelerinde ise; düzenlemenin özellikle tersane, gemi sökümü gibi özelliği gereği kıyı dışında yapılması mümkün olmayan tesislere yönelik hazırlandığı belirtilmektedir. Kıyılarda tersane ve benzeri tesis kuracak kişilere 49 yıllığına irtifak hakkı tesis edildiği, ancak bu uygulamanın irtifak hakkının söz konusu tesisler için yeterli olmadığı, yeni yatırımların yapılmadığı, yabancı sermayeye cazip olmadığı, ülkemizin ihracat ile döviz kazanma imkanlarını önlediği iddia edilmektedir.

Yapılan düzenleme sadece tersane ve gemi sökümünü kapsamamakta, kıyının kamu yararına kullanımına ve kıyıyı koruma amacına yönelik altyapı tesislerini (iskele, liman, barınak, yanaşma yeri, çekek yeri, rıhtım, dalga kıran, köprü, menfez, fener, kayıkhane, tuzla, dalyan), faaliyetlerinin özelliğine göre kıyıdan başka yerde yapılmaları mümkün olmayan yapı ve tesisleri ( su ürünlerini üretim ve yetiştirme tesisleri), plaj tesislerini (duş, gölgelik, soyunma kabini, büfe vb.) de içermektedir. Bunun dışında sahil şeritlerinin ilk 50 metresinde ve ikinci 50 metresinde yapılan tesisleri de bu kapsamın içine almaktadır.

Bu değişiklikler herkesin kıyıdan yararlanma hakkını ortadan kaldıracaktır. Ayrıca kıyılarda hızla, gerekli gereksiz olarak bu tür yapılaşmalar yaygınlaşacak, kıyılar yapılaşmaya açılacak, canlıların yaşam ortamları tehlikeye girecektir. Uluslararası anlaşmalara konu olan sulak alanlar, özel çevre koruma alanları ve diğer koruma alanları üzerinde tehditler oluşacaktır.

Getirilen düzenleme de tek koşul, kıyılardan yararlanma koşulunun olmasıdır. Anayasa ve yasalara aykırı olan, henüz kıyı kenar çizgisi olmayan, planlama sonucu yapılmayan, ruhsat ve yapı kullanma izni almayan yapılar, fen, sağlık ve çevre koşulları açısından uygun olmayan yapılaşmalarda mülkiyete konu olacak, yasallaştırılacaktır.

Anayasa da yapılmak istenen değişikliğe ilişkin yapılan açıklamalar kısmında, kıyı kanunda yapılması düşünülen yasal düzenlemelerin sınırlarına da yer verilmektedir. Ancak Anayasa değişikliği yapılmadan, komisyonlardan ve TBMM'den geçmeden, Cumhurbaşkanı'nca onaylanmadan ve Resmi Gazete'de yayımlanmadan mevcut bir yasada değişiklikten bahsetmek mümkün değildir. Anayasa değişikliği bu süreç içerisinde nasıl şekilleneceği belli olmadan, Kıyı Kanununa ilişkin bir düzenleme yapmak mümkün değildir.

Oysa gerçekten tersane ve gemi söküm alanında bir sorun varsa bunun çözümü de kolaydır. Bu sektörü özendirecek politikalar, teşvikler, önlemler getirilmesi gerekir. Belirli bir sorunun çözümünü, özel mülkiyet hakkını mutlaklaştırmakta görmek, kolaycı bir tutum olmasının yanısıra kamu yararı ilkesine de aykırılık teşkil eder. Her türlü sorunun çözümü, eğer özel mülkiyet hakkını ve bu haktan yararlanılmasını büyük ölçülerde genişletmekte bulunursa, kamu yararını ve toplumsal mülkiyeti içeren pek çok etkinliğin gerçekleştirilmiş olmasının olanağı da ortadan kaldırılmış olur. Kıyılar ve kıyılardan yararlanılmasıi kamu yararı ve toplumsal mülkiyetin esas alınması gereken bir konu olduğundan, buralarla ilgili düzenlemelerin özel mülkiyet hakkını gündeme getirmeyecek nitelikte olması gerekir. Dolayısıyla 49 yıllığına irtifak hakkı düzenlenmesi, tersane tesislerinin gelişiminin önünde bir engel olarak düşünülemez. Bu bahane ile yapılan ve özel mülkiyet hakkının tesisini içeren düzenleme kıyılarda, ileride telafisi mümkün olmayan, çok daha büyük maliyetlere neden olacaktır.
TMMOB
Şehir Plancıları Odası

Çerez Politikası & Gizlilik Sözleşmesi

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz

kişisel verilerinizin Odamız tarafından işlenme amaçları konusunda detaylı bilgilere KVKK sayfamızdan ulaşabilirsiniz.

"/>