Etik İlkeler Özlük Hakları
TMMOB ŞEHİR PLANCILARI ODASI 21. DÖNEM YÖNETİM KURULU ÇALIŞMA RAPORU
DUYURULAR
Yayına Giriş Tarihi
2002-03-03
Güncellenme Zamanı
2002-03-03 15:00:22
Yayınlayan Birim
MERKEZ
21. DÖNEM ODA ORGANLARI

YÖNETİM KURULU

Genel Başkan Necati UYAR
(11.09.2000 tarihine kadar V. Senihi KİTAPÇI)
II. Başkan Osman BALABAN
(11.09.2000 tarihine kadar Yaser GÜNDÜZ)
Genel Sekreter Erhan DEMİRDİZEN
(11.09.2000 tarihine kadar Seydihan ÇAMUR)
Genel Sayman N. Özgür DEMİR
(18.09.2000 tarihine kadar Orhan SARIALTUN)
Üye Seydihan ÇAMUR
Üye Yaser GÜNDÜZ
Üye Elif TUNCEROĞLU
(06.08.2001 tarihine kadar Bülent ATİK)
(26.07.2001 tarihine kadar Hasan AKSU)
(19.04.2001 tarihine kadar V. Senihi KİTAPÇI)
Yedek Üyeler Özcan TEMURER
Zümrüt KAYNAK
İsmail HODOĞLUGİL
ONUR KURULU
Numan TUNA
Kudret KAYI
Zekai GÖRGÜLÜ
Cengiz TÜRKSOY
Oya DENİZ KOÇGİL
Yedek Üyeler
Erol YENİLER
Ferhan GEZİCİ
Binali TERCAN
Dilek YILDIZ
A. Erkan ÇAKIR



DENETLEME KURULU
Ümit ÖZCAN
Ayşe EZER
Ali Ulvi ULUBAŞ
Serdar KARADUMAN
Uğur BULTAN
Yedek Üyeler
Fatma BALAMAN
Ertan GÖRAL
E. Gülay BEKTAŞ
Muammer TOKMAKÇI
Ali AKTAŞ
ŞUBE YÖNETİM KURULLARI

ANKARA ŞUBE

Başkan Orhan SARIALTUN
II. Başkan Hüseyin G. ÇANKAYA
Yazman Derya KESİK
Sayman Hakan FINDIKÇI
Üye Arzu SERT
Üye Ayşegül ÖZBAKIR
(26.09.2000 tarihine kadar Coşkun TUNÇ)
(13.02.2001 tarihine kadar Cem ERKAN)
Üye Arzunur BULUT
(26.09.2000 tarihine kadar Tanyel ÖZELÇİ)
(10.07.2001 tarihine kadar Firuze ÇELİK)
Yedek Üyeler Musa Yıldırım TOKER
Özgür SAÇIN
Cemal KAYNAK (24.04.2000 tarihine kadar)

ANTALYA ŞUBE YÖNETİM KURULU
Başkan Nimet SIRCAN
II. Başkan Mine TAK
Yazman Ebru MANAVOĞLU
Sayman Pakize YILMAZ
Üye Rasim AVCI
Üye Y.Alper GÖKÇAY
Üye Okan ATAK
Yedek Üyeler Derya KÖYLÜ
Seçil AYDIN
Melike GÜL
Berrin YILMAZHAN
Barış SOYKAM
Burhan KIZILÖZ
Mücella UYAR
BURSA ŞUBE
Başkan A.İsmet BETİN
II. Başkan S. Sinan SÜZGÜN
Yazman Füsun UYANIK
Sayman Alp KAYA
Üye Figen ÖZEL
Üye Atakan AYVAZ
Üye Çağrı DEMİREL
Yedek Üyeler Alev ÇETİNKAYA
Tarık DEMİRDAĞ
Turgay ERDOĞDU
Enis KAYA
Hasan ŞAHİNTÜRK
Gülay BOZKURT
Uluay KOÇAK-GÜVENER

iSTANBUL ŞUBE
Başkan Ahmet TURGUT
II. Başkan Özcan BİÇER
Yazman Ali Rıza NURHAN
Sayman Murad YAZICI
Üye Erbatur ÇAVUŞOĞLU
Üye İlknur KARAKAŞ
Üye Pelin Pınar ÖZDEN
Yedek Üyeler Erdem ERBAŞ
Gül TÜZÜN
Gülşen TEKİN-KAPLAN
Haluk AKTÖRE
Seçil MUTLU
S. Ebru KÜÇÜKLER
Soner AKPINAR

İZMİR ŞUBE
Başkan Cemal ARKON
II. Başkan Ömer DEMİREL
Yazman Mahmut DRAHOR
Sayman Ömür SAYGIN
(20.02.2001 tarihine kadar Seha ÖZMEN)
Üye Hale YILDIR
(18.09.2001tarihine kadar Tan YİĞİTCANLAR)
Üye Pervin ŞENOL
Üye A.Tuncay KARAÇORLU
Yedek Üyeler Necmettin ŞAHİN
Ulaş KILIÇKAYA
Aysun ÇAKAR
Mehdi HASANZDE
Sena ERKAN

İL/İLÇE TEMSİLCİLİKLERİ

ADANA Tevfik YILDIRIM
ADIYAMAN 29.11.2001 tarihine kadar Zeynel Abidin VARAN
AYDIN Hafize SAKALLI
BALIKESİR Zeynep SÖZLEVİ
BODRUM Defne Tanyeli ÖZENBAŞ
BURDUR Hasan DUYGULU
ÇANAKKALE Halil ATAN
DENİZLİ Behçet KIVANÇ
DİYARBAKIR M. Oğuz SİNEMİLLİOĞLU
ERZURUM 13.11.2000 tarihine kadar Gonca SAVRAN
ESKİŞEHİR İlhan ÜNLÜ
GAZİANTEP Şükriye BAYSAL
(10.05.2001 tarihine kadar Zöhre HALAVURT) (13.11.2000 tarihine kadar Yavuz SELİM AY)
HATAY Levent HOROZ
ISPARTA Ilgar KIRZIOĞLU
İÇEL Bülent ŞAHİN
K.MARAŞ Fatih ADANIR
KAYSERİ Levent LİVDUMLU
KOCAELİ Nesrin CANSEVER
KONYA Fatih YILMAZ
(29.11.2001 tarihine kadar Keziban KUTLU)
MALATYA Özgür KOCAMAN
(29.11.2001 tarihine kadar Hasan AKSU)
MANİSA Mehdi HASANZADE
MUĞLA Celal ŞAKIYAN
ORDU Birol YILMAZ
SAKARYA E. Tansel YILMAZ
SAMSUN Vildan KUMBASAR
ŞANLIURFA Yener AKAY
(29.11.2001 tarihine kadar M. Sinan ÖZDEN)
YALOVA Mehmet GÜRGEN
TEKİRDAĞ 17.07.2001 tarihinden itibaren İlkay KANLI
TRABZON Özgür Bora YAPRAK
ZONGULDAK M. Yesari SEZGİN

MESLEKİ DENETİM GÖREVLİLİLERİ

ADANA G. Birgül AĞDEMİR
AYDIN Şirin GÜRAYDIN YALÇIN
BALIKESİR Zeynep SÖZLEVİ
BODRUM Zeynep KIRMIZIGÜL
(12.02.2001 tarihine kadar Gülsiye DALGIÇ)
ÇANAKKALE İ. Yavuz KAYA
(12.02.2001 tarihine kadar Derya FALCIOĞLU)
DENİZLİ Yelda AĞIRBAŞ
DİYARBAKIR M. Oğuz SİNEMİLLİOĞLU
ESKİŞEHİR Serdar BEKTÖRE
GAZİANTEP Sinan TÜTÜNCÜLER
(10.05.2001 tarihine kadar Zöhre HALAVURT) (12.02.2001 tarihine kadar Kemal ÖZERBAŞ)
HATAY Levent HOROZ
İÇEL Fikret ÜNLÜER
K.MARAŞ Sedat TACER
KAYSERİ Hüseyin ÇELİKESİR
KOCAELİ Cem GÜLER
KONYA Fatih YILMAZ
MALATYA 29.11.2001 tarihine kadar Hasan AKSU
MANİSA Sevtap GÜRTOPRAK
MUĞLA Ali Özden GÜRBÜZ
ORDU Meltem MELİKOĞLU
SAKARYA E. Tansel YILMAZ
SAMSUN Vildan KUMBASAR
ŞANLIURFA Yener AKAY
YALOVA Murat YÜREKTÜRK
TEKİRDAĞ İlkay KANLI
(16.07.2001 tarihine kadar İbrahim ÖZBAY)
TRABZON Fatma Ç. KÜLEİN
TOKAT Neslihan DEMİRDÖVEN
EDREMİT Yusuf ERGÜL
ÇORLU 13.11.2000 tarihine kadar S. Aydeniz ÖZÜER
SALİHLİ Mustafa HOŞAFÇI
FETHİYE Yıldırım KARATAŞ






















SUNUŞ
Odamızın 21. Dönemini içine alan 2000 – 2002 yılları halkımızın derin ekonomik çöküntü yaşadığı yıllar oldu. Temeli IMF politikalarına dayanan ekonomik programlar, her geçen gün yoksul ve emekçi halkın sırtına yeni vergi yükleri olarak yansıtıldı. Kasım 2000’de ilk belirtileri gözlenen, şubat 2001’de patlayan ‘kriz’ uygulanan IMF politikalarının iflasıyken, krizden çıkışı yine IMF’nin göstermesi ülkemizin yaşadığı çelişkinin en güzel göstergesiydi.
Batan, hortumlanan ve daha sonra devlet tarafından kurtarılan bankaların ülkenin sırtına yüklediği yük ise her zaman olduğu gibi, doğrudan emekçi kesimin sırtına aktarıldı.
Ülkede yaşanan derin ekonomik çelişki, piyasa işleyişinde durgunluğa dönüşürken meslek alanımız ve meslektaşlarımız da bu ortamdan etkilendi. Kamuda çalışanlar kriz gerekçesiyle sıfır zam tartışmasının içine sürüklenirken, yaratılan kriz serbest çalışanlara yeni vergiler, yeniden hayat standardı uygulaması olarak yansıtıldı. Uygulanan sözde tasarruf politikaları nedeniyle sınırlı sayıda açılan kadrolar meslek alanımızda var olan işsizlik oranının hızlı bir artış yaşamasına neden oldu.
Ülke ekonomisinin yaşadığı sorunlar gerekçe gösterilerek halka dayatılan yeni ‘çözüm’ önerileri, halkın sırtına yüklenen yeni vergiler ve zamlar olurken, meslek alanımızdaki yansıması ise yeni talan politikalarıydı.
Birbiri ardına gelen yeni yasal düzenlemeler, kimi zaman IMF dayatması kimi zaman, AB’ne uyum gerekçesiyle TBMM’den geçirildi. Halk arasında ve meslek örgütleri arasında yeterince tartışılmadan çıkarılan pek çok yeni yasal düzenleme ülke mevzuat sistemi içinde yerini aldı.
Kentlerin yakın çevresinde ve içinde yer alan kamu arazilerinin, ve işgal altındaki orman arazilerinin krizden çıkış amacıyla satılması, bu alanların bütçe açıklarına kaynak haline getirilmesi düşüncesi, meslek alanımızı doğrudan etkileyen, kentlerimiz açısından gelecekte içine düşülecek daha derin bir çıkmazın göstergesiydi. Kamuya ait arazilerin satışı düşüncesine karşı Oda olarak “Bu satış kentlerimizin ve çocuklarımızın geleceğinin satışıdır ! ” dedik ve satışların durdurulmasını istedik.
İşgal altındaki orman arazilerinin de satışa konu hale getirilmesine ilişkin anayasaya aykırı düzenleme Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edildi. Aynı zamanda imar affı anlamına da gelen bu kararın iptali ile gecekondu işgalleri bahane edilerek, ormanda yapılan villaların, tahsisleri iptal edilmiş özel üniversitelerin yasallaştırılması engellenmiş oldu.
Bütçe açıkları bahane edilerek kamu arazilerinin satılması gibi planlama karşıtı bir düşünce gündeme getirilirken, ülke ekonomisinin kurtuluşu için olmazsa olmaz denilen yabancı sermayenin önündeki engellerin de tümüyle kaldırılması, yatırımların hızlandırılması bahaneleriyle “Endüstri Bölgeleri Yasası” çıkarıldı. Bu düzenleme ile ülkenin bazı bölgelerinde planlamayı tümüyle devre dışı bırakacak, plansız yapılaşma ruhsatı anlamına da gelen bir uygulama yaşama geçirildi.
İmar affını hiç aklından çıkarmayan siyasal iktidar, bu konuyu zaman zaman medya aracılığı ile kamuoyunda tartışmaya açtı. Kamuoyunda oluşan yoğun tepki nedeniyle doğrudan imar affı çıkarmak yerine, parça parça kararlarla imar affını yaşama geçirmeyi tercih etti. İşgal edilen arazilerin işgalcilere satılması, tapulanması ile başlatılan süreç, kaçak yapılaşma açısından en önemli sorunlardan biri olan enerjilendirme ile devam etti. Çıkarılan yasal düzenleme ile kaçak ve ruhsatsız yapılara altı ay süre içinde yapacakları başvuru ile enerji verilmesi kararı alınarak yürürlüğe sokuldu.
Küresel kararların yansımasına dönüşen düzenlemeler el çabukluğu ile yasalaşırken, ülke gündeminde yıllardır tartışılan, tartışıldıkça kısırlaşan, budanan ‘Yerel Yönetimler Reformu’ sonuçlandırılmadığı gibi, geçen süre içinde başlangıç noktasının çok daha gerisinde bir noktaya taşındı.
Geçen dönem içinde meslek alanımızda oluşan bir diğer önemli gündem afetlerdi. 1999 yılında yaşanan büyük depremlerin ardından, 200 ve 2001 yıllarında yaşanan seller, kentlerde plansız yapılaşmaların can kayıplarına dönüşmesinin acı birer örneği oldu. 2002 yılı başında Afyon çevresinde yaşanan deprem ülkenin gerçeğini yeniden gözler önüne serdi.
Meslek alanımıza ve kentlerimize yönelen her yeni saldırı girişimi örgütlü olmanın ve örgüt altında birlik olmanın önemini bir kez daha ortaya koydu. Bu bilinçle hareket eden yönetim kurulumuz TMMOB çatısı altında var olan farklı meslek odalarının birliğini ve örgütlülüğünü desteklerken, kendi Oda örgütlülüğünün yükseltilmesi çabalarını da en önemli görevlerden biri olarak algıladı. Odamızın örgütlü olduğu kent sayısı şube, temsilcilik ve mesleki denetim görevliliği olmak üzere 40’a ulaştı.
Artan örgütlenme ve yaygınlaşma Odamızın bir çok kentte ve bölgede gündeme müdahale etmesini, yaşanan süreçlere katılmasını sağladı. Kimi zaman iyi niyetli işbirliği ortamına dönüşen çabalarımız, kimi zaman da yaşanan olumsuzlukların engellenmesi için kavga edilmesine dönüştü. Bir çok kentte yapılan yasalara, kamu yararına, mesleki etik değerlere aykırı uygulamalara itiraz ettik. Bu mücadelemizi kimi zaman hazırladığımız raporlar ve görüşleri ilgili kurumlara aktararak, kimi zaman da yargıda, Danıştay’da yönetmelik iptal davası açarak, İdare Mahkemelerinde plan iptal davaları açarak verdik.
Meslek alanında verilen mücadelenin kaliteli bir eğitime, güncel bilgilenmeye ve uluslar arası gelişmelerden kopuk olmamaya bağlı olduğunun da bilinciyle, İstanbul şubemiz aracılığı ile düzenlenen II. Planlama Kongresi’nde planlama eğitiminin sorunlarını ve geleceğini ele aldık, tartıştık. Planlama Kongresinin somut sonuçlarından biri olan ‘Planlama Okulları Birliği’nin kuruluşu için ilk adımı attık.
Okullardan mezun olan meslektaşlarımızın, güncel gelişmeleri yakalayabilmeleri amacıyla yapmayı planladığımız meslek içi eğitim seminerlerini başlattık. İlk seminerimizi Antalya’da, belediyelerde çalışan plancıları bir araya getirerek gerçekleştirdik.
Odamızın yurt içinde sürdürdüğü etkinliklerin yurt dışı katılıma açılması, üyesi olduğumuz uluslar arası kuruluşlarla işbirliği ve iletişimin geliştirilmesini önemseyen yönetim kurulumuz bu yöndeki çabalarını hızlandırdı. Odamızın üye olduğu ECTP’nin Londra’da yapılan genel kuruluna katılarak, Avrupa’nın bir çok ülkesindeki planlama örgütleri ile Odamız arasındaki ilişkileri güçlendirdik.
Oda etkinliğinin artmasının, meslektaşların bir araya gelmesinden, katılımın arttırılmasından, örgütlü dayanışmadan geçtiğinin bilinciyle, düzenlediğimiz tüm etkinliklere çok sayıda üyemizin katılımını sağlamaya çalıştık. Gelecek dönemlerde de bilincin ve çabaların arttırılması, örgütlülüğün yükseltilmesi dileklerimizle...



Geçen 2 yıllık çalışma dönemi içinde yaşamını yitiren üyelerimiz
O. Aydın Kozak ve Salih Akşit ile
geçtiğimiz yıllarda yaşamını yitiren tüm meslektaşlarımızı özlemle ve sevgiyle anıyoruz.

Onları unutmadık...
Anılarını Yaşatacağız...






























1. ÖRGÜTLENME ÇALIŞMALARI

1.1. Şubeler
20. dönemde kuruluşu tamamlanan 3 yeni şubenin, var olan İstanbul ve İzmir şubelere eklenmesiyle 5 şube ile 21. dönem çalışmalarına başlanmıştır. Beş kentte bulunan şubelerle birlikte Şehir Plancıları Odası daha güçlü ve daha örgütlü bir Oda olma yolunda başarılı bir dönemi geride bıraktı. Bir önceki dönem içinde kuruluşu gerçekleştirilmiş olan Ankara, Antalya ve Bursa şubelerimiz ile İstanbul ve İzmir Şubelerimizin genel kurulları Ocak ve Şubat ayları içinde tamamlanarak yeni yönetim kurulları oluşturuldu.

1.2. İl Temsilcilikleri
Odamızın kurumsallaşması açısından büyük önem verdiğimiz, ülkenin her bölgesinde örgütlenebilme amacına yönelik çabalarımız 21. Dönemde de sürdürülmüştür. 5 kentte var olan şubelerimiz dışında 25 kentte var olan il temsilciliklerimize ek olarak 5 yeni kentte daha İl Temsilciliği kurulmuştur. Adıyaman, Burdur, Malatya, Sakarya, Yalova kentlerinde oluşturulan il temsilcilikleri ile temsilcilik sayısı 30’a ulaşmıştır. Böylece Odamız 35 kentte örgütlenmiş bir konuma getirilmiştir. Görevde olan il temsilciliklerimizin seçim gündemli toplantılarına yönetim kurulu üyelerimizin katılımı sürdürülmüştür.

1.3. Mesleki Denetim Uygulaması (MDU) Görevlileri
Odamızın örgütlenme ayaklarından biri olan Mesleki Denetim Görevlilerinin sayısı serbest çalışan üyelerimize bulundukları kentte hizmet verebilmek amacıyla bu dönemde de arttırılmış, 20. Dönemde 27 olan MDU Görevlisi sayısı 35’e ulaştırılmıştır. Bugün için ülkemizin değişik bölgelerinde 35 ayrı noktada Mesleki Denetim Uygulaması gerçekleştirilebilmektedir. Bu dönem içinde eklenen MDU görevlilerinin dördü il merkezlerinde (Diyarbakır, Malatya, Sakarya ve Yalova) dördü de ilçe merkezlerindedir. Mesleki Denetimin yapıldığı il merkezine mekansal uzaklığı olan ve birden fazla serbest çalışan plancının bulunduğu ilçe merkezlerinden Edremit, Çorlu, Salihli ve Fethiye kentlerinde MDU Görevliliği oluşturuldu.

2. ÜYE HİZMETLERİ ÇALIŞMALARI
2.1. Web Sayfası
Şehir Plancıları Odası genel merkez ve şubelerinin üyelere daha hızlı ve sağlıklı hizmet ve haber verebilmelerinin sağlanması, üyelerle olan iletişimin artırılması amacıyla önceki dönemde başlatılmış olan web sitesi çalışmalarımız bu dönemde de devam etti.
Dönem içerisinde web sayfamız grafik, tasarım, arayüz ve içerik bakımından yenilenerek, üyelerimizin daha kolay erişebilirliğini sağlamak amacıyla kuvvetli bir ‘server’a taşındı.
Yapısal bu değişimden, dönem sonuna kadar geçen süre içerisinde 7850 ziyaret alan sitemizde eskimemiş gündemler, günlük duurular ilan edildi. Güncel duyuruların yanısıra bildirgeler, raporlar ve basın açıklamaları da web sayfamıza girdi.
Üst örgütümüz TMMOB’la ilgili Tüze, Yasa, Mühendislik Mimarlık Hakkında Kanun gibi mevzuatlarla TMMOB’a bağlı diğer tüm oadaların web sitelerine linkler de sitemizde yer aldı.
Dünya şehircilik günleri, meslek içi eğitim seminerleri ve davalar ile ilgili bölümlerin de yer aldığı sitemizde; oda yayınları, kitaplar, dergiler ve fiyat listelerine ulaşmakta mümkün. Her ay çıkan oda bültenimiz de adresinize gelmeden önce, web sitemizden ulaşabileceğiniz bir işlerlik kazandı. Ocak 2002 bültenimiz 80, Şubat 2002 bültenimiz ise 67 ziyaretçi tarafından sitemizden okundu.
Tescilli serbest şehircilik büroları, şehircilik hizmetleri ücret tarifesi, yöre katsayıları tablosu güncel halleri ile sitemizde yer aldı.
Ayrıca, planlama, eğitim, çevre, deprem vb. gibi konularda içeriği olan diğer web sitelerine, uluslararası kuruluşlara, kamu kurumları ve okullara da kolay erişebilirliği sağlayacak linkler üyelerimizin ve ilgililerin hizmetine sitemizde sunuldu.

2.2. İletişim Listesi
Odamız ile üyeler arasındaki iletişimi güçlendirmek, süreli haberlerin ve duyuruların üyelere zamanında iletilmesini sağlamak amaçları ile elektronik posta iletişim ağı aktif hale getirildi. Ağa dahil olmak isteyen üyelerimiz, iletişim listesine e-posta adreslerini web sitemizin (www.spo.org.tr) ana sayfasından kaydedebiliyorlar. Bu liste karşılıklı tartışmaya kapalı olup, sadece odadan gönderilen duyuruların ve haberlerin üyelere ulaştığı bir nitelikte tasarlandı. Hali hazırda listeye dahil olan üyelerimiz, listeden ayrılmak istediklerinde de spo@spo.org.tr adresine bir e-posta ile bu isteklerini iletebiliyorlar.
700’e yakın e-posta adresinin yer aldığı İletişim Listesi (spo_iletisim), Yönetim Kurulumuzun Odanın ve mesleğin gündemiyle ilgili çeşitli konuları etkin bir biçimde üyelerimizle paylaşma hedefinin gerçekleştirilmesi bakımından önemsediği bir iletişim ağı konumundadır.

2.3. Ödenti Kolaylıkları
Odamızın başlıca mali kaynağı, örgütlülük anlayışının da bir gereği olarak, üyelerimizin ödedikleri ödentilerdir (aidat). Her dönemde olduğu gibi, 21. Dönemde de, Odamız özellikle kamu kurumlarında çalışan üyelerimizin belirli bir bölümünden geçmişe dönük ödenti alacaklarını tahsil etmeye çalışmıştır. Bu amaçla, geçmiş döneme ait üye ödenti alacakları için taksitler halinde ve kredi kartıyla ödeme kolaylıkları sağlanmıştır. Bu doğrultuda, Şubelerimiz ve Temsilciliklerimizle en geniş işbirliği olanakları değerlendirilmiştir.

3. MESLEK İÇİ EĞİTİM ÇALIŞMALARI
3.1. Belediyelerde Çalışan Plancılar Buluşması- Antalya Semineri
Çalışma programımızda yer alan ve gerçekleştirme sözü verdiğimiz etkinliklerden biri olan, mesleğimizin gelişmesi ve meslektaşlarımızın bilgilerinin güncellenmesi açısında büyük önem taşıyan meslek içi eğitim seminerlerinden ilki bu dönem içinde gerçekleştirildi.
Belediye çalışanı plancılar, 15-18 mart 2001 tarihleri arasında, Şehir Plancıları Odası 1. Meslek İçi Eğitim Semineri için Antalya’da buluştular. Grand Hotel Adonis’te gerçekleştirilen seminer, üç gün süren sunuşlar ve tartışmaların ardından dördüncü gün gerçekleştirilen teknik gezi ile son buldu. Seminerin hedef kitlesi belediyelerde çalışan meslektaşlarımız olmasına rağmen konuya ilgi duyan diğer meslektaşlarımızın ve farklı meslek gruplarından ilgililerin de seminere katılımları yüksek oldu. Seminerin açılışına katılan Antalya Valisi Ertuğrul Dokuzoğlu ve Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Bekir Kumbul birer de konuşma yaptılar. Seminere ayrıca Antalya Barosunu temsilen Baronun Çevre ve İmar Komisyonu Başkanı Nurcan Üyüllü ile Antalya’daki belediyelerin Meclis Üyelerinden bazıları da katıldılar.
Seminer, Odamız Antalya Şube Başkanımız Nimet Sırcan’ın açılış konuşması ile başladı. Sırcan konuşmasında, meslektaşların mesleki donanımını geliştirmek, deneyimlerini paylaşmak ve mesleki bilinç düzeylerini arttırmak amacı ile seminerin düzenlendiğini belirtti. Seminerin başlangıcında ikinci konuşmayı yapan Oda Genel Başkanı Necati Uyar, katılımcılara ve seminerin düzenlenmesine katkıda bulunanlara teşekkür ederek başladığı konuşmasında seminerin amacı ile ilgili ayrıntılı açıklamalarda bulundu. Uyar, körfez depreminden sonra uygulamaya konan yasal düzenlemelerin irdelenmesine, imarla ilgili davaların giderek artması nedeni ile yargı sürecindeki birikim ve deneyimlerin paylaşılmasına, güncel gelişmelerin ışığı altında kent planlama gündeminin tespitine yönelik arayışların seminerin düzenlenmesi fikrini beslediğini belirtti.
Seminerin ilk gününde sunuş yapan İller Bankası Genel müdürlüğü İmar Planlama Daire Başkanlığı şube müdürlerinden meslektaşlarımız Perihan Kiper ve M.Ali Açıkalın, imar planlama sürecinde yapılması gerekli olan ön analizler ve ilgili süreci ayrıntılı olarak anlattılar. Deprem sonrasında uygulamaya konan yasal düzenlemelere de değinilen sunuşlarda planlama sürecinde kurumlar arası ilişkiler ve plancıların rolleri üzerine tespitler de yapıldı. Perihan Kiper sunuşunda, imar planının yetersiz bir araç olduğunu, kent planlamanın; teknik, yönetsel ve hukuksal bütünlük göstermesi gereken, devamlılığı olan, kapsamlı ve dinamik bir süreç olması gerektiği yönündeki görüşünü vurguladı.
Seminerin ikinci gününde ilk oturum, deprem sonrasında uygulamaya konan yasal düzenlemelerin tartışılmasına ayrıldı. Bayındırlık ve İskan Bakanlığı TAU Genel Müdürlüğü’nden meslektaşlarımız Belma Tekinbaş ve Nevzat Can tarafından gerçekleştirilen sunuşlarda, deprem sonrasında yapıla gelen mevzuat değişiklikleri ve bunların oluşum süreci açıklandı. İmar mevzuatında afetlerden korunma konusunun önemli bir ağırlık kazandığı görüşü dile getirilerek gündemde olan İmar Yasası Revizyon taslakları da bu sunuşlar kapsamında tartışıldı.
İkinci oturum öncesinde Başbakanlık Özürlüler İdaresi Başkanlığı’ndan meslektaşımız Deniz Çağlayan tarafından bir sunuş yapıldı. Son dönemde imar mevzuatında yapılan değişikliklerin özürlülere yönelik düzenlemeleri de içerdiğinin belirtildiği sunuşta, bu düzenlemeler hakkında bilgiler verilerek plancılara, engelsiz ve ulaşılabilir kentsel mekanlar oluşturulması konusunda yapabilecekleri anlatıldı.
İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) öğretim üyelerinden meslektaşımız Doç. Dr. Semahat Özdemir ve Orta Doğu Teknik Üniversitesi öğretim üyelerinden meslektaşımız Doç. Dr. Çağatay Keskinok’un katıldıkları ikinci oturumda planlama sürecinde yaşanan sorunlar ve bunlara ilişkin yargı süreci konusunda açıklamalar yapıldı. Doç. Dr. Semahat Özdemir yaptığı sunuşta, imar mahkemelerinin kurulması, sivil toplum örgütlerinin etkinliklerinin arttırılması, idari yargı kararlarının yaptırımlarının arttırılması yönündeki görüşleri ile belde belediyeleri ve mücavir alan tespitleri hakkındaki görüşlerini açıkladı. Doç. Dr. Çağatay Keskinok sunuşunda kamu yararı kavramına ve kavramın meslek alanımız bağlamında tanımlanmasına ilişkin açıklamalarda bulundu. Keskinok, “Niceliksel Özellikler” olarak tanımladığı sosyal donatı alanları ve yeşil alanlara ilişkin standartların sağlanması ile kamusal yararın oluşmayacağını, her ölçeğin özgün bağlamına ilişkin yararların ve kullanım değerlerinin yaratılmasının gerekli olduğunu vurguladı. Keskinok sunuşunda ayrıca, nesnel gerçeklere dayanmayan plan değişikliklerinin yapıldığını, oysa plan değişikliklerinin, değişikliğe konu olan planın üretiliş sürecinin bütünü ve bu süreçte veri alınan kuruluş görüşleri dikkate alınarak yapılmasının doğru olacağını belirtti.
Seminerde üçüncü günün ilk oturumunda ODTÜ Mimarlık Fakültesi Şehir ve Bölge Planlama Bölümü başkanı meslektaşımız Doç. Dr. Baykan Günay temel tasarım ve kentsel tasarım konularında saydam gösterisi ile örneklediği bir sunuş yaptı. Soyutlamanın aracı olarak tanımladığı tasarımın temel ilkelerini ve bu ilkelerden hareket ile de kentsel tasarımın nasıl ele alınması gerektiği konularına değinen Günay, yasal bir belge olarak üretilmesi gereken imar planını, üç boyutta gerçekleştirilmesi gereken tasarımın yasal dile aktarılması olarak tanımladı.
Doç. Dr. Çağatay Keskinok’un başkanlığında gerçekleştirilen son oturumda, genel değerlendirmeler yapıldı. Otuz civarında konuşmacının söz aldığı oturumda meslektaşlarımız, genel görüşlerine ilaveten bölgelerine özgü uygulamalar ve sorunlar hakkında deneyimlerini aktardılar. Teknik ve yönetsel konular kadar plancıların güncel koşullar içinde meslek adamı olarak etkinlikleri ile mesleğimizin etik bağlamı gibi konularda da görüşler belirtildi.
Seminerin son gününde, Antalya merkezinde ve yakın çevresinde bir teknik gezi düzenlendi. Seminerde tartışılan konuların Antalya pratiğinde somutlaştırılması anlamını taşıyan teknik gezide, mücavir alan sınırlarının saptanmasında ölçütler, köy belediyeleri, kentle bütünleşmiş köyler gibi konularda incelemelerde bulunuldu. Turizm sektörünün mekansal sorunları ve arsa spekülasyonu Antalya örneğinde izlendi ve tartışıldı.
İlki gerçekleştirilen seminere olan ilgi ve katılım, benzer seminerlerin düzenlenmesinin gerekli ve yararlı olduğuna ilişkin düşüncemizi pekiştirdi. Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurullarının, benzer seminerlerin geliştirilmesi ve yaygınlaştırılması yönündeki çalışmalarını gelecek yıllarda da sürdürmesi seminer katılımcısı üyelerimizin ortak dileği oldu.

3.2. Adıyaman İli Yerel Yönetimler İmar Planlama ve Uygulama Semineri
Odamız, Başbakanlık GAP Bölge Kalkınma İdaresi ve Adıyaman Belediyesi ile birlikte, 18-20 Ekim 2001 tarihlerinde, “Adıyaman İli Yerel Yönetimler İmar Planlama ve Uygulama Semineri” adıyla özellikle şehir plancısı olmayan teknik elemanlara yönelik bir eğitim semineri gerçekleştirmiştir. İl sınırları içindeki 28 belediyenin teknik elemanlarının ve belediye başkanlarının katıldıkları seminerin açılışında Odamız Başkanı Necati Uyar, Adıyaman Belediye Başkanı Abdülkadir Kırmızı, GAP Bölge Kalkınma İdaresi Başkanı Dr. Olcay Ünver ve Adıyaman Valisi Halil Işık birer konuşma yaparak, seminer ile Adıyaman’daki belediyelerin imar planlaması ve uygulaması konularında teknik kapasitelerinin artırılmasına katkı sağlanacağını vurguladılar.
Oturum başkanlığını Oda Başkanı Necati Uyar’ın yaptığı ilk oturumda, İller Bankası Genel Müdürlüğünden Sedef Gönenç, plan ve planlamaya ilişkin genel bir bilgilendirme yaptı. Ardından, GAP Bölge Kalkınma İdaresinden Şehir Plancısı Basri Beyaz, planlama bağlamında GAP İdaresinin kuruluş amacı, yetkileri ve uygulama süreçleri konusunda sunuş gerçekleştirdi.
Odamız Genel Sekreteri Erhan Demirdizen’in yönettiği oturumda, Bayındırlık ve İskan Bakanlığı Teknik Araştırma ve Uygulama Genel Müdürlüğünden İmar Uygulama Daire Başkanı Şehir Plancısı Belma Tekinbaş planlama mevzuatındaki güncel değişiklikleri ve çeşitli belediye uygulamalarına ilişkin mesleki yorumlarını aktardı. Ardından, Hacettepe Üniversitesi Meslek Yüksekokulu öğretim Görevlisi Erdinç Eren uygulamaya ilişkin genel bilgilendirme yaptı ve özellikle İmar Yasasının 18.maddesi ve kamulaştırma uygulamalarından örnekler üzerinde durdu. Amaçlandığı gibi belediyelerde çalışan teknik elemanların yoğun katılımıyla gerçekleştirilen seminerin Genel Değerlendirme ve Tartışma başlıklı son oturumunu Adıyaman Belediye Başkanı Abdülkadir Kırmızı yönetti. Yurttaşların da katıldıkları bu oturumda Basri Beyaz, Belma Tekinbaş, Sedef Gönenç, Erhan Demirdizen ve Erdinç Eren, planlama ve uygulamayla ilgili çeşitli sorulara cevap verdiler.
GAP İdaresinin bölgede planlamayla ilgili özel yetkileri olmasının, planların belediye meclisleri dışında İdare tarafından da onaylanmasının, bir yandan planların teknik yeterlilikleri bakımından olumlu bir ortam yaratılırken, diğer yandan da bürokratik sürecin uzamasına ve yatırımların gecikmesine neden olduğu saptamaları yapıldı. Seminer katılımcıları, özel olarak GAP İdaresinde değil ama, planlama yetkilerinin merkezi yönetim tarafından kullanılmasından rahatsızlıklarını dile getirdiler.
Adıyaman İli Yerel Yönetimler İmar Planlama ve Uygulama Semineri gibi, özellikle GAP bölgesindeki belediyelerin teknik kapasitelerinin artırılmasına dönük çeşitli ortak etkinlikler ve çalışmalar gerçekleştirilmesi konusunda GAP İdaresi ile Odamız arasında tam bir uzlaşma bulunmaktadır.

3.3. Bilgisayar Kursları
Odamızın, Belediyeler Planlama Hizmetleri Vakfı ile birlikte yürüttüğü en önemli meslek içi eğitim programı olarak gördüğümüz Planlamada Bilgisayar Destekli Tasarım kursları geçtiğimiz dönemde de yeni program kurslarının da açılımıyla devam etti. Süregelen AutoCAD, 3D, Netcad – Planet ve Microsoft Office programlarına bu dönem Arc-View/GIS programının da katıldığı kurslarımız dönem içerisinde toplam 111 kursiyere, programları öğretip sertifika almasını sağladı. Dönem boyunca açılan kurs programlarından 49 kursiyer AutoCAD, 8 kursiyer AutoCAD 3D, 46 kursiyer NetCAD/Planet, 11 Kursiyer Arc-View/GIS ve 7 kursiyer de MS Office sertifikalarını aldılar.
Dönem içinde kurs verilen bilgisayar sistemleri de iyileştirilerek yeni versiyon programların kurs kapsamına alınması sağlandı.

4. TMMOB VE DİĞER ODALARLA İLİŞKİLER
4.1. Diğer Meslek Odaları İle İlişkiler
TMMOB ve bağlı Odalarla ilişkilerimizde temel ilkemiz; Kamu yararının savunulmasında ortaklık ve dayanışma ilkesi oldu. Örgütlü olmanın ve birlik olmanın sağlayacağı toplumsal faydaları da dikkate alan Odamız diğer Odalarla işbirliği arayışı içinde oldu. Bu amaçla gerek yaptığımız etkinliklerde farklı meslek gruplarının katılımının sağlanmasını ve gerekse diğer meslek grupları tarafından düzenlenen etkinliklere katılımın arttırılması konularında duyarlı olmaya çaba gösterdik.
Diğer Meslek Odaları tarafından düzenlenen ve katıldığımız etkinlikler rapor içinde bilgilendirme amaçlı olarak kısaca özetlenmiştir. Bu kapsamda Oda Genel Merkezi olarak doğrudan, Jeoloji Mühendisleri Odası tarafından Ankara ve Adana’da düzenlenen etkinliklere panelist olarak, Mimarlar Odası Ordu Şubesi tarafından Odamız Ordu Temsilciliği’nce desteklenen etkinliğe panelist olarak, Jeofizik Mühendisleri Odası tarafından Yozgat’ta düzenlenen etkinliğe panelist olarak, Maden Mühendisleri Odası tarafından Zonguldak’ta düzenlenen toplantıya konuşmacı olarak katılım sağladık.
Odamız tarafından düzenlenen tüm etkinliklere, ilgili meslek gruplarının katılımının sağlanması için ayrıca çaba gösterdik. Ancak geçmişten bu yana olduğu gibi meslek alanımıza yönelik yetki talebini de dile getirmekten çekinmeyen Mimarlar Odası ile dönem başında ilişki kurmak için başlattığımız iyi niyetli girişimler, Mimarlar Odası yöneticilerinin kişisel tavrı nedeniyle, dönem sonuna doğru tartışmaya ve gerilime dönüştü.
Meslektaşlarımızın geçmişten bu yana, bir çok ortamda dile getirmekte sakınca görmediği, farklı disiplinlerle bir arada olma, planlamayı çok sayıda disiplini de çalışmalara katarak gerçekleştirme söylemini, var olan ve eleştirdiğimiz imar planlama sistemindeki yetkiyi kendileri ile paylaşmaya kadar indirgeyen, saptırmaya çalışan bir anlayış, iyi niyetli girişimlerimizin karşısına dikildi.
Gerek hazırladıkları bazı raporlarda gerek gazete köşelerinde ve yayın organlarında gerekse düzenledikleri etkinliklerde planlama yetkisinin paylaşımını savunan, meslek alanımızı müşterisi bol pasta gibi gören ve pay kapma telaşının sözcülüğünü üstlenen Mimarlar Odası yönetimine karşı, konuya daha üstten bakarak, aynı üslupla yanıt vermemeye özen gösterdik.
Meslek alanımıza yönelik doğrudan yetki talebi içeren çabalarını hep sürdüren Mimarlar Odası, Odamızın uzunca bir süredir oturtmaya çalıştığı, imar planlarında mesleki denetim yapılması uygulamasını savunan bazı kurumlara, üyeleri tarafından yapılarak götürülen işlere TMMOB tüzesine aykırı olarak kaşe basmaktan ve sahte mesleki denetim işlemlerini yapmaktan da geri kalmadı.
Mimarlar Odası yönetiminin yaşanan bu sürece nasıl baktığının en önemli göstergesi, Oda başkanımız Necati Uyar’ın mimarlara planlama yetkisi talep eden rapora karşı gösterdiği tepkiyi, Oktay Ekinci’nin “tepki fışkırması” ve “beklenen felaketin kapıyı çalması” olarak yorumlamasıydı.

28 Temmuz 2001 tarihinde meydanlardaydık...
TMMOB Yönetim Kurulu kararı ile, ülkemizde yaşama geçirilmeye çalışılan Dünya Bankası, IMF programları ve yasaları, her geçen gün geriye giden mühendis, mimar ve şehir plancılarının özlük hakları, ücretleri ve sendikalaşmaları, hazine arazilerinin satılması, yapı denetimi vb. gelişmelere karşı sesimizi yükseltmek, taleplerimizi dile getirmek üzere,
"zamlara, zulme, sömürüye ve yoksulluğa hayır:
demokratik Türkiye, insanca yaşam" mitinginde meydanlardaydık.
Bugün olduğu gibi mitingin yapıldığı tarihlerde de;
Ülke gerçekleri göz ardı edilerek hazırlanan ekonomik ve siyasi programların vazgeçilmezleri olarak topluma dayatılan politikalar ile kaybettiklerimiz her geçen gün artıyordu. Mühendis, mimar ve plancılar karar alma ve üretim süreçlerinin dışına itiliyordu; bilimsellikten uzak, sermayenin çıkarları doğrultusunda alınan kararların karşısında duran meslek adamlarına karşı sürgün ve kıyım politikaları uygulanıyordu; insan onuruna yakışmayan ücret politikaları ile tüm mühendis, mimar ve plancıların yaşam koşulları kötüleştiriliyordu; orman alanları, hazine arazileri özel mülkiyete konu ediliyor; kamusal denetim alanları özelleştiriliyor ve her geçen gün yoksulluk ve yolsuzluk düzeninin temelleri sağlamlaştırılıyordu.
Çözümsüzlüğün, ilgisizliğin ve olumsuzlukların giderek arttığı, halen süren bu ortamda, bütün meslek odaları ve üyeleri TMMOB’un öncülüğünde 28 Temmuz 2001 tarihinde alanlardaydı. Şehir Plancıları Odası olarak mitingi destekledik ve üyelerimizle birlikte odamız pankartı altında toplanarak, Abdi İpekçi Parkı’nda yapılan mitinge katıldık.
28 Temmuz 2001 Cumartesi günü gerçekleştirilen miting ile ilgili olarak TMMOB Genel Sekreteri Fikret Özbilgin tarafından bir basın açıklaması yapıldı.

BASINA ve KAMUOYUNA,
IMF yasalarına, Özelleştirilmelere, Yasakçı sendika kanununa, Kamu çalışanları mühendis ve mimarların yoksulluk sınırında yaşamalarına mahkum edilme çabalarına, Krizlerin faturasının halkımıza ödetilmesine, Rant ekonomisine, Kamusal bir hizmet olan yapı denetiminin özelleştirilmesine, Yolsuzluğa ve Yoksulluğa KARŞI

TÜRK MÜHENDİS ve MİMAR ODALARI BİRLİĞİ ÜYELERİ İLE BİRLİKTE
28 TEMMUZ 2001 TARİHİNDE ANKARA’DA ALANLARDA OLACAKTIR.

Ülkemiz; uluslararası tekeller ve onların temsilcileri aracılığı ile yıllardır oynanan oyunlardan birini daha yaşamaktadır. Özelleştirme politikaları ile devlet tüm toplumsal görevlerinden soyutlanmaya çalışılmakta, ulaşım, sağlık, sosyal güvenlik, eğitim alanları yerli ve yabancı tekellere yeni bir yağma ve kar alanı olarak sunulmaktadır. Yer altı ve yer üstü kaynaklarımız, stratejik madenlerimiz uluslararası tekellere peşkeş çekilmeye çalışılmaktadır. Hayat damarlarımız olan ormanlarımız, tekellerin kullanımına sunularak tahrip edilmektedir. Kamusal bir mülkiyet olan tarım alanlarımız, ormanlarımız, meralarımız yok edilmeye çalışılmaktadır. Tarım ülkesi olan ülkemiz, IMF politikaları ile tarım yapamaz hale getirilmiş, Şeker Piyasası, Tütün Piyasası vb. gibi kanunlarla uluslararası tekellere bağımlı bir hale sokulmuştur.
Enerji sektöründe yaratılan sanal krizler, yapısal reform adı altında süren yasal düzenlemeler ile, özelleştirilmelere hız verilmektedir. Enerji Piyasası, Doğalgaz Piyasası ve Petrol Piyasası kanunları gibi IMF yasaları ile halkımız daha fazla sömürülmeye ve yoksullaştırılmaya çalışılmaktadır. TELEKOM gibi stratejik bir kurum IMF direktifleri ile uluslararası tekellere satılmaya çalışılmakta, hatta IMF bu satışın çabuklaştırılması için TELEKOM Yönetim Kurulunu belirleme konusunda kendini yetkili görmektedir.
Ülkemizde; her yıl doğal afetlerde yitirdiğimiz can ve bedeli hesap edilemeyen mal kayıpları oluşurken, bunun nedenlerinin mühendislik, mimarlık uygulamalarından uzak kaçak yapılaşmanın olduğu belirtilmesine rağmen, aynı oyunlar devam etmektedir. Bütçe açıklarının kapatılması için hazine arazilerine göz diken yeni bir imar affı ile ülkemiz ve halkımız daha da büyük bir karanlığa sürüklenmektedir. Herkes bilmektedir ki bütçe açığının kapatılmasının yöntemi, hazine arazilerinin satışı değildir. Eğer bütçe açıklarının kapatılmasının yöntemleri bunlar olsaydı, yıllardır uygulanan politikalar sonucu bütçe açık vermezdi.
Yapı denetimsizliğinde ısrarlarına devam edenler, 595 sayılı KHK’nin Anayasa Mahkemesi tarafından iptal edilmesine karşın, Yapı Denetimi Hakkında Kanunun TMMOB devre dışı bırakılarak TBMM’den geçirmişlerdir. Bu yasanın ülkemizdeki yapı denetimi konusuna çözüm getirdiğini savunanlar, aslında yapı denetimini rant elde edilir hale getirmek için kamusal denetim alanında kalması gereken yapı denetimini ticarileştirmektedirler. Ülkemizde il merkezi bazında I. derece deprem bölgesi olarak 32 il bulunurken, TBMM’de kabul edilen yasada ilan edilen pilot illerin içerisinde sadece 13’ünün yer alması, yapı denetiminin bir rant alanı olarak görüldüğünün açık bir göstergesidir.
Yıllardır uygulanan, üretimi dışlayıp rantı temel alan uygulamalarla kalkınma ve sanayileşmeden vazgeçilmiş, ülke iç ve dış borç kıskacı içerisinde uluslararası finans kuruluşlarının güdümüne sokulmuştur. Bu politikalar sonucu sürekli olarak yaşanan krizlerin faturası yine halkımıza çıkarılmış ve yoksullaşma ölçülemeyecek bir yıkım haline gelmiştir. Ülkemiz; IMF ve Dünya Bankası politikalarının denendiği bir laboratuar, halkımız da kobay durumuna düşürülmüştür.
Maden ocaklarından enerji santrallerine, fabrikalardan tarlalara, şantiyelerden bürolara dek hayatın her alanında çok zor koşullar altında görev yapan mühendis ve mimarlar da tüm emeği ile geçinenler gibi, uzun bir süreden beri giderek büyüyen sıkıntılar içinde yaşamaya çalışmaktadırlar. Bu gün nicel ve nitel yönden her işi görecek teknik elemana sahip bulunan ülkemizde bütün önemli işler, 3000/4000 dolar aylıklar ödenerek sözde yabancı uzmanlara gördürülmekte, gelişmenin kalkınmanın denetimi ve yönetimi yabancılara terk edilmiş bulunmaktadır. Bu yapı içinde bilimi ve tekniği emekçi halkın çıkarları doğrultusunda ve yalnızca onun hizmetine sunması engellenen mühendis ve mimarlar; tüm yurtsever işçi, köylü, memur, teknik eleman, hukukçu,doktor,eczacı, bilim adamı vb. gibi bir yandan işsizliğe, açlığa ve yurtdışına göçe zorlanmakta; öte yandan baskılara, sürgünlere ve kıyımlara hedef olmaktadırlar.
Uygulanan siyasi programlar ve ekonomik politikalar sonucunda; mühendis ve mimarların üretim süreçlerinden dışlandıkları, üstlendikleri sorumluluklara ve sahip oldukları eğitime uymayan onur kırıcı ücretlerle çalıştıkları bir ortam yaratılmıştır.
Kamuda çalışan 80 bin mühendis ve mimarın ekonomik ve sosyal durumları son derece kötüleşmiştir. Ülkenin yatırım, üretim, sanayileşme ve kalkınmasının temel unsuru olan mühendis ve mimarların ücreti son on yıl içerisinde 750 dolardan 350 dolara düşmüştür. Alım gücü ise on yıl öncesini 100 birim kabul edersek, bu gün 60 birime düşmüştür. Ücretleri ise grevli-toplu sözleşmeli sendikal haklara sahip olmadıkları için tek taraflı olarak IMF politikaları ile belirlenmektedir.
Özel sektörde ücretli olarak çalışan üyelerimizin büyük bir çoğunluğu iş güvencesinden yoksun ve yoksulluk sınırının altındaki ücretlerle istihdam edilmektedirler. Kalkınmayı, sanayileşmeyi, yatırımı dışlayan uygulamalar sonucu işsiz üyelerimizin sayısı gün geçtikçe artmaktadır.
Serbest çalışan mühendis ve mimarlar yaşanan krizlerin faturasını bürolarını, işyerlerini kapatarak ödemektedir.
Üniversitelerin, Mühendislik-Mimarlık Fakültelerinde eğitim gören öğrenciler geleceğe olan güvenlerini yitirmiş durumdadır.
Bu gün mühendis ve mimarlar, örgütleri TMMOB’nin öncülüğünde ve tüm diğer çalışanlar ve örgütlerinin desteğini alarak anayasal haklarını kullanmaya kararlıdır. Göz ardı edilmeye çalışılan ülkemizin gerçeklerinin takipçisi olacağız. Ülkemiz ve halkımıza dayatılan küreselleşme politikalarından vazgeçilmez ise her alanda, üretimden gelen gücümüzü kullanacağız.
Çözümsüzlüğün, ilgisizliğin sürdüğü günümüzde artık bıçak kemiğe dayanmıştır. Mühendis ve mimarlar olarak, haklarımızı almak için ülke çapında bir eylem programını başlatmış bulunuyoruz. Artık sokaklar sesimizi duyacak, kamuoyu bilgilenecek ve hükümet gücümüzü görecektir. Türkiye’nin bir çok bölgesinde üye toplantıları yaparak 28 Temmuz 2001 Cumartesi günü Ankara’da alanlardayız.

TMMOB olarak ,
· Meslek onurumuzu ayaklar altına alan, bizleri ve meslektaşlarımızı insanca yaşayamayacak hale sokan ücret politikalarının sorumlularına,
· IMF yasaları ile rant ekonomisini yaratarak ülkemizin geleceğini karartanlara,
· Kamusal denetim alanlarını özelleştirerek şirketlere devredenlere,
· Bizlerin yalnızca grevli-toplusözleşmeli sendika hakkımızı engellemekle kalmayıp, açlık sınırında yaşamaya zorlayan, keyfi yasalarla iş güvencesini yok edenlere,
· Eğitimi ve sağlığı paralı hale getirenlere ve YÖK’ün uygulamalarına,
· Özelleştirme , taşeronlaştırma, sendikasızlaştırma uygulamalarını hayata geçirip bizlere işsizlik dayatanlara,
· KİT’lerin satılmasını hayata geçirerek özlük haklarımıza yönelik saldırılara ve sürgün politikalarına,
· Ormanlarımızın yok edilmesini, sanayileşmeden vazgeçilmesini, hazine arazilerinin satılmasını, tarımın bitirilmesini ,yer altı ve yerüstü kaynaklarımızın uluslararası sermayeye yok pahasına satılmasını onaylayanlara,
· Tütün, Şeker, Enerji Piyasası, Doğalgaz Piyasası, Petrol Piyasası, Yapı denetimi vb. gibi “IMF yasalarını” ve bu yasaları ülkemizde hayata geçirenlere,
· Yolsuzluk ve Yoksulluk Düzenini Yaratanlara
DUR DEMEK ve TALEPLERİMİZİ DİLE GETİRMEK İÇİN 28 TEMMUZ 2001 TARİHİNDE ANKARA’DA ALANLARDA OLACAĞIZ.



5. DÜZENLEDİĞİMİZ ETKİNLİKLER
5.1. 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü ve Kutlama Haftası Etkinlikleri (2000)

DÜNYA ŞEHİRCİLİK GÜNÜ 24.KOLOKYUMU
“Geleceği Planlamak”
TMMOB Şehir Plancıları Odası, Dokuz Eylül Üniversitesi(DEÜ) ve İzmir Yüksek Teknoloji Enstitüsü (İYTE) Şehir ve Bölge Planlama Bölümlerinin ortaklaşa düzenledikleri 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü 24.Kolokyumu “Geleceği Planlamak” teması çerçevesinde, 6-8 Kasım tarihlerinde İzmir’ de, DEÜ Rektörlüğü 75. Yıl amfisinde gerçekleştirildi.
Sekreteryasını Şehir Plancıları Odası İzmir Şubesinin üstlendiği Kolokyumun açılış oturumunda Şehir Plancıları Odası Genel Başkanı Necati UYAR, İYTE Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr.Cemal ARKON,DEÜ Mimarlık Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Orcan GÜNDÜZ, İYTE Rektörü Prof. Dr. Semra ÜLKÜ ve DEÜ Rektörü Prof. Dr. Emin ALICI,Kolokyum teması ile ilgili olarak birer konuşma yaptılar. Tematik açıklamanın Prof. Dr. Mehmet ÇUBUK ve çerçeve bildirinin ise Prof. Dr. İlhan TEKELİ tarafından sunulduğu Kolokyumda, Dünya Şehircilik Günü Bildirgesini Şehir Plancıları Odası II. Başkanı Osman BALABAN sundu.
6 oturum halinde düzenlenen ve 30 bildirinin yer aldığı Kolokyum programında Şehir ve Bölge Planlama Bölümlerinden temsilcilerin katıldığı Öğrenci Forumu ile Kolokyum Değerlendirme ve Sonuç Paneli yapıldı. Kolokyumda ayrıca, “Gelecekte Yaşayacağımız Kent” konulu öğrenci yarışmasının ödül töreni ile kent ve kentleşme konularında yaptıkları haberler nedeniyle NTV, Ege TV ve Kanal 1 televizyonları ile Hürriyet Ege, Yeni Asır ve Evrensel gazetelerine verilen basın ödüllerinin töreni de yer aldı.
Kolokyum süresince katılımcılar dört farklı sergiyi de izleme olanağı buldular. Şehir Plancıları Odası Diyarbakır İl Temsilcisi Yrd. Doç. Dr. Mustafa SİNEMİLLİOĞLU’ nun “Dünya Kentlerinden” konulu fotoğraf sergisi, “Gelecekte Yaşayacağımız Kent” konulu öğrenci yarışması için gönderilen posterlerin yer aldığı sergi, Şehir Plancısı Ahmet Kıvanç Kutluca’ nın “İzmir’ de Doğal Afet Risk Durumu” konulu araştırmasının yer aldığı sergi Şehir Plancıları Odası Kocaeli İl Temsilciliği’ nin “Deprem Sonrası İzmit” ve Bartın Belediyesi’ nin “Bartın Kentsel Uygulamalar” konulu sergileri Kolokyumda yer aldı.
Yaklaşık 450 katılımcının izlediği Kolokyumda, Gelecekte Dünya’ da ve Türkiye’ de Kentleşme, Gelecekte Planlamanın Kurumsal Yapısı, Planlama Sürecinde Yeni Arayışlar, Açılımlar ve Planlama Pratiğinde Yeni Donanımlar konularında düzenlenen oturumlarda, meslek alanımızda pek çok yeni tartışma alanına işaret eden bildiriler sunuldu.
Kent planlama ve tasarım süreçlerinde özürlülere duyarlılık ve engelsiz kentsel mekan tasarımından, doğal kaynakların ve ekosistemlerin planlama sürecinde ele alınmasına, GIS ve internet teknolojilerinin planlama sürecine katkısından, kent planlamanın toplumsal adalet, eşitlik ve kamu sağlığı kavramları açılarından yeniden ele alınmasına kadar, değişik yelpazede tartışmaların yapıldığı 24. Kolokyumun meslek camiamız için yararlı olduğunu düşünüyoruz.


Dünya Şehircilik Günü Bildirgesi-2000

17 Ağustos depreminin yarattığı toplumsal yıkım süreci başta kentleşme alanında üretilen/uygulanan politikalar olmak üzere kentsel mekanın üretilmesi sürecinin tüm aktörleri açılarından eleştirel ve özeleştirel tavırlar geliştirilmesi sorumluluğunu/zorunluluğunu getirmiştir. 17 Ağustos, şehirciliğimizin bugün ulaştığı düzeyin ve bu düzeyde biz plancıların rollerinin/konumlarının yeniden değerlendirilmesi için milat olmuştur. Ne var ki bu eleştirel/özeleştirel tavrın geliştirilmesinde sadece deprem/afet olgusuna ve bunun şehir planlama meslek alanı ile ilişkisi bağlamına takılmamız geçmiş yanılgıların devamından öte bir anlam taşımayabilir. Kuramsal alanda geliştirilen güncel tartışma ve kavramlar çerçevesinde çevre, sürdürülebilirlik, kentli hakları gibi pek çok konu planlamaya eklemlenmektedir. İnsan hakları kavramının daha somut düzlemlere çekilip tartışılması gereğinden hareketle gelişen ve kentsel yaşamın örgütlenişine yönelik duyarlılığın ifadesi olan kentli hakları kavramı, kentlerin katılımcı bir perspektifle sürdürülebilir kılınması yönünde taleplere ve gereksinimlere işaret ediyor. Bu talep ve gereksinimlerin karşılanması planlama kuram ve pratiklerinin önemli bir bileşenidir artık.
Depremin yarattığı atmosferden/bilinçten hareketle tüm bu yeni/güncel kavram ve yaklaşımları kapsayan bütüncül bir planlama pratiğinin geliştirilmesi bugün en önemli uğraş alanımız olmalıdır. Mesleğimizin yaygın uygulama alanı olan mevcut imar planlama sürecini ve yaklaşımını topyekün bir değişime tabi kılacak, planlama ve şehircilik yaklaşımlarımızda radikal değişiklik anlamına gelecek somut katkılara ihtiyaç duyulmaktadır.
Peki bu değişimin felsefesi ne olacaktır/ne olmalıdır?
Mevcut imar planlama süreci ve bu sürecin nihai ürünü imar planları, planlamanın nesnesi konumunda olan kentlerin özgün konum ve özelliklerini, kentlilerin farklılaşan istek, talep ve ihtiyaçlarını görmezden gelen yeknesak ve türdeş çözümler olmaktan öteye gidememektedir. İmar planlama sürecini belirleyen mevzuat kalıplarıyla sosyo-mekansal bileşenleri, özellikleri ve yapıları farklı her kent için tek tip planlama yaklaşımına ve yalnızca yapılaşmayı hedef alan benzer çözümlere ulaşılmaktadır. Oysa bugün planlamanın sadece fiziksel tasarım problematiği olmadığı açıktır. Kent yaşayan bir organizma, toplumsal-kamusal bir birliktelik ve değerler sistemidir. Planlama, nesnesinin bu yapısını algılayan ve ona yeni/özgün bir biçim veren süreç olmalıdır. Planlama pratiğimiz, kentin toplumsal-kamusal birlikteliğinin tüm alt parçalarının temsiline olanak tanıyan ve bunların varlığını yadsımayan/yok saymayan nitelikte yeniden düşünülmeli ve kurgulanmalıdır. Bu yolla ulaşılacak yeni planlama modeli/yaklaşımı, kentlerin özgün koşullarından, sosyo-mekansal yapılarından, iç dinamiklerinden hareketle, kentte yaşayan dezavantajlı kesimlerin haklarını da gözeten, doğal ve kültürel değerleri dikkate alan toplumsal bir süreci tasarlamalıdır. Ancak böyle bir yaklaşım ile deprem/afet olgusunun bir yandan risk düzeyinde diğer yandan afet sonrası yeniden iskan gereksinmesi bakımlarından ele alınıp çözümlenmesinden, bugün yeni yeni farkına varmaya başladığımız özürlüler başta olmak üzere farklı gereksinimleri olan kentli grupların ihtiyaçlarını, haklarını gözeten sağlıklı ve yaşanabilir mekanlar üretilmesine kadar şehir planlama meslek alanının sahip olduğu tüm potansiyel aktive edilebilir.
Kentin toplumsal-kamusal bir birliktelik ve ortaklık olduğu, dezavantajlı ve farklı ihtiyaçları olan kentlilerin haklarının da gözetilmesi gerektiği fikirlerinden hareketle belirlenecek planlama yaklaşımı demokratik bir içerik de kazanmak durumundadır. Kentin kamusallığı, kentlilerin etkinliklerini kendi mahremiyetlerinin dışına taşıyabilmeleri ve kentsel yaşamın örgütlenişine katkı koyabilmeleri ile korunup geliştirilebilir. Kentsel mekanın üretilmesi süreci salt plancıların görüş ve karalarını değil katılımcı demokratik süreçlerle tüm kentlilerin etkinliklerini de içermelidir. Plancılar, mesleki pratiklerinin karşılıklı etkileşime ve temsile dayalı katılımcı demokratik bir perspektifle gerçekleştirilmesi fikrine kendilerini uyarlamalıdırlar ve bu tarz bir toplum düzeninin egemen kılınması yönünde mücadele etmelidirler. Böylelikle kente ve kentsel süreçlere yönelen ve ardında rant beklentileri yatan müdahalelere karşı geliştirilen muhalefet ve tepkiler sadece meslek odaları ve meslek erbapları ile kısıtlı kalmayarak geniş, toplumsal bir tabanda tezahür edebilir. Aksi takdirde bugün meslek alanımıza ve dolayısıyla kentlere/kentsel yaşama yönelen saldırılara seyirci kalmak bahtsızlığından kurtulamayız. Kentler siyasal aktörlerin, ulusal ve uluslararası sermayenin, çeşitli lobilerinin çıkarlarının yüceltilmesine sahne olurken, kentin ve kentsel yaşamın örgütlenişi dezavantajlı ve yoksul kentliler aleyhine sürekli bozulurken, plancılar bu kararları ve senaryoyu kağıt üzerine aktaran ressam/taşeron rolü ile kısıtlanacaklardır.
Kentsel mekanın üretilmesi süreci, son dönemde giderek artan bir biçimde siyasal aktörlerin ve kurumların kararları, siyasi tercihleri sonucu belirlenmektedir. Kentsel rantın yeniden dağılımı, planlamanın kamusalcı/toplumcu yaklaşımı ile uyuşmayan ve kentlerin geleceğini ipotek altına alan bir biçimde gerçekleştiriliyor. Siyasal otorite aldığı kararları, kentlerin ve kentsel yaşamın örgütlenişi üzerindeki etkilerinin neler olacağına bakmaksızın uygulama keyfiyetini kullanarak, plancının kentsel-toplumsal süreçlere müdahale yetkinliğini sistemli olarak minimalize ediyor.
Örneğin, enerji sorununun aşılması adına gerçekleştirilen yatırımlarla güney-doğunun tarihi ve kültürel değerleri yok edilirken, bölge yaşayanları göçe zorlanırken, kentlerde enerji tasarrufu sağlamak adına kent güvenliğini azaltacak uygulamalara gidilirken enerji planlaması yoluyla soruna yapısal çözüm getirecek uygulamalar görmezden geliniyor. Kentler ve kent merkezleri katlı kavşak, köprülü kavşak uygulamaları ile otomobillerin transit ve hızlı geçiş alanlarına çevrilerek kentlerin kamusallığı ve sosyalleştirici olanakları yok edilirken ulaşım planlaması yoluyla trafik probleminin aşılması göz ardı ediliyor. Bu süreçlerle de bir yandan ülkenin tarihi ve kültürel değerleri yok edilirken diğer yandan kentler otomobil sahibi, sağlıklı ve varsıl bireylerin yaşama mekanı olarak üretiliyor.
Buraya kadar değinilen olumsuzlukların giderilmesinde, kentsel rantların yağmalanması amacıyla dayatılan yaklaşım ve kararlara karşı direnç gösterilmesinde mevcut imar planlama pratiği ve bunun yasal araçları yeterli olacak gibi görünmüyor. Şehir Plancıları Odası demokratik ve katılımcı süreçlerle biçimlenen, kentlerin iç dinamiklerini, özgün yapılarını dikkate alan ve kentteki tüm farklı kesimlerin haklarını gözeten yeni bir planlama yaklaşımının geliştirilmesini önemli görev alanı olarak görmekte, toplumsal bir muhalefet odağı olma görevini de ihmal etmeden bu doğrultuda yapılacak her türlü gelişmeyi desteklemeye ve içinde aktif bir unsur olarak bulunmaya söz vermektedir.

Kent Planlama Basın Ödülleri-2000
TMMOB Şehir Plancıları Odası tarafından düzenlenen 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü Kutlama Haftası etkinlikleri çerçevesinde 1999 yılında verilmeye başlanan “Kent Planlama Basın Ödülleri”nin ikincisi 2000 yılında İzmir’de yapılan “Dünya Şehircilik Günü 24. Kolokyumu” programı içinde sahiplerine verildi.
TMMOB Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu tarafından yapılan 2000 yılı değerlendirmesinde, yurt genelinde ve kolokyumun yapıldığı bölgede yaptıkları yerel yayınları nedeniyle,
Kent kültürüne ve kentlilik bilincine olumlu katkılarda bulunan,
Kentsel sorunları gündeme taşıyıp, izleyen,
Kent ve bölge planlama bilimi ile mesleğin bilimsel ve teknik görüşlerine duyarlılık gösteren
adları aşağıda belirtilen basın / yayın kuruluşları ile çalışanlarına verilmesi kararlaştırılan 2000 yılı “Kent Planlama Basın Ödülleri”nin ödül töreni; 24. Kolokyumun 3. günü 8 Kasım 2000 tarihinde saat 14:00 de Dokuz Eylül Üniversitesi Rektörlüğü 75. Yıl Amfisinde gerçekleştirildi.
Yurt Genelindeki Değerlendirmede;
Evrensel Gazetesi, Radikal Gazetesi, TRT ve NTV
Yerel Değerlendirmede;
Hürriyet Ege Eki, Yeni Asır Gazetesi, Ege TV ve Kanal 1
Ödüle layık bulunmuşlardır.




5.2. Dünya Şehircilik Günü ve Kutlama Haftası Etkinlikleri (2001)

8 Kasım Dünya Şehircilik Günü / 5. Türkiye Şehircilik Kongresi
“Avrupa Birliği Süreci ve Planlama”
TMMOB Şehir Plancıları Odası ve ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü'nün ortaklaşa düzenledikleri 8 Kasım Dünya Şehircilik Günü 5 Türkiye Şehircilik Kongresi, "Avrupa Birliği Süreci ve Planlama" teması çerçevesinde, 7-9 Kasım 2001 tarihlerinde Ankara'da, Tübitak Feza Gürsey Salonu'nda gerçekleştirildi. 6 oturum halinde düzenlenen ve 29 bildirinin yer aldığı kongreyi, 3 gün boyunca yaklaşık 750 katılımcı izledi. Yabancı katılımcıların da izlediği Kongre’de sunulan bildiriler ve yapılan konuşmalar simultane olarak İngilizce veya Türkçe’ye tercüme edildi.
Kongrenin açılışında; ODTÜ Şehir ve Bölge Planlama Bölümü Başkanı Doç. Dr. Baykan Günay, Şehir Plancıları Odası Başkanı Necati Uyar, Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Başkanı Kaya Güvenç, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği Genel Sekreter Yardımcısı Mustafa Sönmez, Hollanda Büyükelçisi H.E. Mr. S.I.H. Gosses, Avrupa Birliği Türkiye Temsilcisi Büyükelçi Karen Fogg, Çevre Bakanı Fevzi Aytekin adına Müsteşar Yardımcısı Ender Pakdemir birer konuşma yaptılar. Açılış konuşmalarının ardından ise Dünya Şehircilik Günü Bildirgesi, Şehir Plancıları Odası II. Başkanı Osman Balaban tarafından sunuldu.
Kongre'nin; "AB'ne Uyum Sürecinde Türkiye Tartışmaları" başlıklı ilk oturumunda Prof. Dr. İlhan Tekeli; Avrupa Birliği'nin nasıl bir yapı olduğunu ve bu yapının nasıl değişmekte/dönüşmekte olduğunu tarihsel bir perspektifte ele aldı ve uyum sürecinin Türkiye için ne anlamlar ifade ettiği konularında açıklamalar yaptı. Tekeli, Avrupa Birliği'nin başlangıçta ekonomik bir proje olduğunu ancak zamanla sosyal, kültürel ve siyasal konuların da Birlik politikalarına entegre edilmesi ile birlikte, Birlik'in artık siyasal bir proje olarak da algılanması gereğini vurguladı. Tekeli ayrıca, Türkiye'nin adaylık sürecini tarihsel bir süreklilik içinde aktararak, Türkiye'de AB'ne karşı olan tutumların değişiminde etkili olan iki gelişmeyi belirtti. Bunlardan ilki 1980'lerden sonra iç pazara dönük ve korumacı üretim öngören ithal ikameci politikaların terk edilmesi ve de 1990'lar ile birlikte gümrük birliğinin gerçekleştirilmiş olmasıdır. Bu gelişmelerin; AB'nin ekonomik alanda yaratacağı olumsuz etkileri vurgulayan tezleri zayıflattığını vurgulayan Tekeli, ikinci olarak da AB'nin demokratikleşme öngören siyasal kriterlerinin, entelektüel çevreler tarafından olumlu bulunmaya başlandığını vurguladı.
Kongrede tartışılan konulardan birisi de planlama eğitimi konusu oldu. Avrupa Birliği'nde uygulanan eğitim programları ve bu programların ortaklaştırılması kapsamında gündeme gelen düzenlemelerin yoğun bir biçimde ele alındığı ilgili oturumda, Türkiye'deki mevcut planlama eğitiminin sorunlarına da değinildi. Bu sorunların çözülmesi, AB süreci veri alınsın ya da alınmasın önemli bir gündem maddesi olarak vurgulandı. Kongre'de ayrıca AB'nin bölgesel kalkınma politikaları da tartışıldı. Bu tartışmalarda en çok odaklanılan konular; AB'nin bölgesel eşitsizlikleri gidermeye dönük politikaları ile bu politikalar kapsamında kullanılan fonlar oldu. AB süreci ile ilgili tartışmaların ayrılmaz bir parçasını oluşturan çevre politikaları da kongre kapsamında ele alındı. Türkiye'nin uyum süreci kapsamında gelişme kaydetmesi gereken önemli alanlardan birisinin de çevre olduğu ancak bu alanda yeterli ve gerekli düzenlemelerin yapılamadığı vurgulandı. AB süreci ve kent planlamanın tartışıldığı oturuma Romanya ve Hollanda’dan katılan yabancı konuklarımız sundukları bildiriler ile yurtdışı deneyimler hakkında açıklamalarda bulundular.
Kongre'nin üçüncü gün öğleden sonraki bölümünde öğrenci paneli ile genel değerlendirme paneli yapıldı. Türkiye'deki tüm şehir ve bölge planlama bölümlerinden öğrenci temsilcilerinin katıldığı panelde, öğrenciler "AB Süreci ve Planlama" konusu hakkındaki görüşlerinin yanı sıra planlama bölümlerindeki mevcut sorunlar ile ilgili görüşlerini de aktardılar. Genel Değerlendirme Paneli ise kongrenin en yoğun katılımlı oturumlarından birisi oldu. Prof. Dr. Gönül Tankut, Prof. Dr. Ayda Eraydın, Doç. Dr. Baykan Günay, Prof. Dr. Şinasi Aksoy ve odamız adına da Erhan Demirdizen'in katıldığı Genel Değerlendirme Panelini, Prof. Dr. Korel Göymen yönetti. Anılan panelin sonunda Prof. Dr. Korel Göymen bir de kapanış konuşması yaparak tüm tartışılanlar ile ilgili değinmelerde bulundu.
Göymen, Avrupa Birliği'ne ilişkin yapılacak tartışmaların akılcı ve pragmatik olması gerektiğini vurguladı. Küreselleşme olgusunun ve bu olgu kapsamında bazı ülkelerin bölgesel entegrasyon çalışmaları içerisinde olmasının yadsınamaz bir gerçek olduğunu belirten Göymen, bu süreçleri eleştirmenin mümkün olduğunu ancak bunları tümden reddetmenin anlamlı olmadığını dile getirdi. Avrupa Birliği'nin sadece ekonomik bir proje olmadığını aynı zamanda siyasal bir proje olduğunu da belirten Göymen, bu siyasal bağlama ilişkin tartışmaların Türkiye'de her şartta yapılması gereğinin altını çizdi. Göymen AB'nin çoğulcu bir yapısı olduğunu, birliğin karmaşık bir hükümetler, organlar almaşığı olduğunu, zaman zaman Avrupa Komisyonu ile Avrupa Parlamentosu arasında ciddi görüş ayrılıkları yaşanabildiğini vurgulayarak, Avrupa Birliği'nin bu çok boyutlu yapısının, komplo teorileri üretmek için oldukça dar ancak farklılıkların temsili içinse oldukça geniş bir manevra alanı yarattığına dikkat çekti.
Göymen konuşmasında, Avrupa Birliği ile birlik
TMMOB
Şehir Plancıları Odası

Çerez Politikası & Gizlilik Sözleşmesi

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz

kişisel verilerinizin Odamız tarafından işlenme amaçları konusunda detaylı bilgilere KVKK sayfamızdan ulaşabilirsiniz.

"/>