17 Ağustos 1999 depreminden üzerinden yaklaşık çeyrek asır geçti. 2010 yılında yayımlanan Meclis Araştırması Raporu`na göre 18.373 kişi hayatını kaybetti, 48.901 kişi yaralandı. Resmi olmayan rakamlara göre ölü sayısı 50 bin, yaralı sayısı ise 100 bine yakındı. 130 binden fazla yapı çöktü ve 600 bin kişi evsiz kaldı. 285 binden fazla konut ve yaklaşık 43 bin işyeri hasar gördü. Çöken yapıların müteahhitlerine açılan 2.100 davanın yaklaşık 1.800`ü cezasız sonuçlandı. İdari yetkililer cezalandırılmadı. Bu çeyrek asırda Van depremi, İzmir depremi, Elazığ depremi gibi birçok yıkıcı etkisi yüksek deprem yaşandı. Bu depremlerin sonuncusu, 6 Şubat 2023`te Kahramanmaraş merkezli gerçekleşen depremlerdir.
24 Yılın Sonunda Geldiğimiz Noktada, İstanbul Depreme ve Diğer Afetlere Karşı Daha da Kırılgan!
2001 yılında yürürlüğe giren yapı Denetim Kanunu ile yapı denetim işi özelleştirildi. Bu Kanun, Marmara depreminde zarar gören iller ile bundan 6 ay önce gerçekleşen 6 Şubat depremlerinde zarar gören illeri pilot uygulama alanları olarak belirlemişti. Yapı denetimi önce bu illerden başladı.
2011 yılında kurulan Çevre ve Şehircilik Bakanlığı`nın temel görevlerinden biri deprem ve diğer afetlerle mücadele olarak belirlendi ve 2012 yılında yürürlüğe giren 6306 sayılı Afet Riski Altındaki Alanların Dönüşümü Hakkında Kanun ile bu konuda yasa araçlar tanımlandı.
Bu 24 Yılda, İstanbul İçin Bu Yetki Ve Yasal Araçlarla Neler Yapıldı?
Örneğin 15 Temmuz 2016`da gerçekleşen darbe girişimi sonrasında İstanbul metropolünün yaklaşık yüzde 10`unu kaplayan (56 bin hektar) askeri alanlar ve asker güvenlik bölgeleri son hızla boşaltıldı, rezerv alan kararları ile hızla yapılaştı. Çekmeköy Kışlası, Sancaktepe General İsmail Hakkı Tunaboylu Kışlası, Zekeriyaköy Füze üssü, Beşiktaş Jandarma Dikimevi, Esenler, Hadımköy, Arnavutköy askeri arazileri, Tuzla, Bakırköy, Şile asker arazileri, Zeytinburnu Tank Fabrikası gibi 195 askeri alan yapılaşmaya açıldı.
2018 yılında yürürlüğe giren torba yasa ile İmar Barışı adı altında 318 bin yasadışı yapı ile ruhsat ve eklerine aykırı yapı yasallaştırıldı. Anayasa gereği sahipsiz mal olan kıyı alanları, Galataport gibi kruvaziyer liman projeleri ve rezidans projeleri ile özelleştirildi. Kamunun elinde bulunan ve depremde afet toplanma alanı olabilecek Zincirlikuyu ve Küçükyalı Karayolları Arazileri, Göztepe Meteoroloji Bölge Müdürlüğü Arazisi, Mecidiyeköy Likör Fabrikası, Etiler Polis Okulu ve daha birçok arazi, özelleştirildi, üstlerinde alışveriş merkezleri ve gökdelenler yükseldi. 2B Arazilerinin satışına olanak tanıyan yasal düzenlemelerle İstanbul`un Kuzey Ormanları talan edildi. Kamu yararını hedef almayan barınma politikaları ve adaletsiz kentsel dönüşüm uygulamalarıyla kentte ayrışmalar derinleşti.
"Anlaşmalı müteahhit" ile baş başa bırakılan İstanbul halkı yüksek borçlanma gerçekliği, yerinden edilme ve mülksüzleşme tehdidi altında dayanıksız konutlarında oturmaya mahkum edildi. 2009 onanlı İstanbul İl Çevre Düzeni Planı`nın ilkelerinin tam aksine, Üçüncü Köprü, Üçüncü Havalimanı, Kuzey Marmara Otoyolu ve Kanal İstanbul gibi mega projelerle, İstanbul`un depremsellik konusundaki dirençliliği daha da zayıflatıldı.
Görünen o ki İstanbul, 24 yılda bilimsellikten, planlama ilkelerinden ve katılımcılıktan uzak rant odaklı politikalar, bu amaca hizmet eden keyfi yasal düzenlemeler ve kamu yararını göz ardı eden planlama kararları ile, İstanbul metropolü, depremler, seller, dolular, vb. birçok iklim krizini de içeren çok sayıda afet riskiyle baş başa bırakıldı.
İstanbul`a Özel Ayrıcalıklı Bir Yasayı Reddediyoruz. Herkes İçin Yaşam Hakkı, Can Ve Mal Güvenliğinin Temini Devletin Sorumluluğudur!
24 yılda yapılan yasal düzenlemeler, yerel ve merkezi idarelere tanımlanan yetkiler, imar afları İstanbul başta olmak üzere ülkenin tüm kentlerini rantın merkezleri haline getirirken, geçtiğimiz haftalarda İstanbul`a özel bir Yasa hazırlanması gündeme getirildi. Öyleyse soruyoruz: 24 yılda iktidar, elindeki sonsuz ve sınırsız güç ile hazırladığı tüm yasal düzenlemelere rağmen neyi yapamamıştır ki, bugün İstanbul`a –daha da- ayrıcalıklı imar hakları tanımlayacak, herkesin olan yaşam hakkını İstanbul`a özel koşullara indirgeyecek özel bir yasadan medet ummaktadır? Sorun yasalarda değil, sorun politikalarda değil, sorun yasaların ve politikaların uygulanış şeklindedir.
Unutmadık, Unutturmayacağız!
17 Ağustos depreminin 24. Yılında, İstanbul`un yaklaşan büyük depremi hazırlıksız ve dirençsiz bir şekilde beklediğini bir kez daha hatırlatıyor, bilimin ve planlamanın rehberliğinde, güvenli yaşam hakkını odağına alan kamu politikalarının ivedilikle hayata geçirilmesi için meslek odalarıyla, üniversitelerle, ilgili STK`larla ve halkla birlikte hareket edilmesi için merkezi ve yerel tüm idarelere çağrı yapıyoruz.
Depremlerde kaybettiğimiz canlarımızı saygıyla anıyoruz.
TMMOB ŞEHİR PLANCILARI ODASI İSTANBUL ŞUBESİ