DARALTILAN SADECE SINIR DEĞİL, CANLILARIN YAŞAM ALANI VE GELECEĞİMİZDİR!
15.07.2023 Tarih ve 32249 sayılı Resmi Gazete`de yayımlanarak yürürlüğe giren 7389 sayılı Cumhurbaşkanlığı Kararı ile Uludağ Milli Parkı`nın sınırları daraltılmış ve sınır dışına çıkarılan alan Kültür ve Turizm Bakanlığı`na bağlı Uludağ Alan Başkanlığı`nın sorumluluğuna bırakılmıştır.
Her ne kadar sınır dışına çıkarma işlemi ile ilgili olarak turizm faaliyetlerinin yoğunluğu sebep olarak görülse de, sınır dışına çıkarılan alan aynı zamanda, oldukça kırılgan bir ekosistem türü olan alpin bölgede, su kaynaklarının yoğunlaştığı, yaban hayatı açısından değerli bir sahayı içerisine almaktadır. Sınır dışına çıkarılan bölge ile birlikte Milli Park sınırları içerisinde bütünlüğü olan ekosistem çeşitliliği ve sürekliliği zarar görecektir. Alanda turizm faaliyetlerinin çoğalması ile birlikte alanın kırılgan ekosistemi, su kaynakları, yaban hayatı zarar görecek, ülkemizin en eski milli parklarından olan Uludağ Göknarı olmak üzere birçok endemik türe ev sahipliği yapan Uludağ Milli Parkı geri dönülmez biçimde zarara uğrayacaktır.
Ayrıca hatırlatmak gerekir ki bugün Uludağ Milli Parkı özelinde ortaya çıkan durum esasen çok uzun zamandır sürdürülmektedir. Önce Çanakkale Tarihi Milli Parkı ardından Göreme Tarihi Milli Parkı ile başlayan ve kültürel değerlerin yoğunluğu bahane gösterilerek Milli Park iptali biçiminde sürdürülen süreç günümüzde turizm faaliyetleri bahane edilerek Uludağ Milli Parkı özelinde sınır daraltma biçimine evrilmiştir. Milli Park alanları doğal, tarihi ve kültürel kaynak değerlerinden dolayı turistik açıdan yüksek düzeyde çekim yaratmaktadır. Turizm faaliyetlerinin koruma faaliyetleri ile eşgüdümlü biçimde sürdürülmesi mümkünken, bu politika benimsenmemiş, milli parklar koruma ihtiyacının gereklilikleri göz ardı edilerek adeta turizm sektörü için birer marka ve tanıtım aracı olarak kullanılmıştır.
Söz konusu kar odaklı yaklaşım; turizm sektörünü önceleyip, koruma ilkelerini belirli kesimlerin kar ve sermaye miktarlarını artırmak adına dışlayan yıkıcı ekonomi politikalarının vahim bir sonucudur. Bu yıkıcı politikalar karşısında doğal alanların, endemik türlerin, ormanların göllerin ve meraların korunması ve gelecek kuşaklara aktarılması olanaklı değildir. Yaşamsal önemi olan bu alanların korunmasının tek yolu da bu politikaların tümüne karşı, bütünlüklü ve güçlü bir mücadeleden geçmektedir. Bu amaç doğrultusunda hukuki her türlü hakkımızı halkımız ve doğamız için kamu yararından yana kullanacağımızı bildirir, tüm ilgili kesimleri dayanışmaya davet ederiz.
Kamuoyuna saygıyla duyururuz.