Etik İlkeler Özlük Hakları
"AVRUPA BİRLİĞİ'NE UYUM" ADI ALTINA GİZLENMİŞ İMAR AFFI
BASIN AÇIKLAMALARI
Yayına Giriş Tarihi
2004-10-01
Güncellenme Zamanı
2004-10-01 17:22:05
Yayınlayan Birim
MERKEZ
TMMOB Şehir Plancıları Odasından Basına ve Kamuoyuna

NE YAPILDI?...
Özellikle yerel seçimler öncesi hızlanan ve 5216 sayılı Büyükşehir Belediye Kanununun yürürlüğe girmesinden sonra büyükkentlere yeni bağlanan alanlarda tekrar hareketlenen kaçak yapılaşma süreçleri, sürekli pişirilen affa yönelik hazırlık ve çalışmaların giderek vahimleşen sonuçlarıdır. Bu süreç, bir yandan son dönemde özellikle İstanbul olmak üzere büyükkentlerimizin yeniden kaçak yapılar ile çevrelenmesine uygun zemini oluşturmakta, diğer yandan, af beklentileri ile yeni kaçak yapıların yapılmasını teşvik etmektedir.
Kamuoyunun gündemine kaçak yapıyı yapanın, yaptıranın ve buna göz yumanın cezalandırılacağı yönünde bir Yasa tasarısı sokularak, kaçak yapının tamamen karşısında durulduğu izlenimi yaratılmıştı. Oysa, Meclisten geçen son Türk Caza Kanunu ile ise, bir yandan daha önce sözü edilen her türlü kaçak yapıyı yapana-yaptırana hapis cezası verileceği yönündeki cezalandırmalar, tasarının yasalaşması aşamasında hasır altı edilmiş, diğer yandan da ruhsatsız ya da ruhsata aykırı olarak yapılan binaların imar planlarına uygun hale getirilmesi ile kaçak yapıyı yapana verilen cezaların kaldırılacağı hükmü getirilmiştir. Böylece kaçak yapının yapımına göz yuman kamu görevlilerinin (Belediye Başkanlarının, sorumlu müdürlerin vb) cezalandırılmasından vazgeçilerek, kaçak yapının oluşmasına göz yumulduğu gibi, siyasi rant ve oy kaygısı ile kaçak yapıları yıkmayanların da ağır sorumlulukları ortadan kaldırılmaktadır.
Ayrıca, kaçak yapıyı imar planına uygun hale getirene verilecek cezaların affedilmesi de, imar planlarının mevcut kaçak, sağlıksız yapılara uygun şekilde düzenlenmesi yönündeki değişiklik ve baskıların önünü açacak açık bir af ifadesidir. Bu durumda, daha önce kamuoyuna kaçak yapıyı yapana, yaptırana, göz yumana ilişkin ağır cezalar verileceği yönünde dağıtılan mavi boncuk da, siyasi rant bekleyenlere, kaçak yapıyı yapanlara ve bunlara göz yumanlara tekrar, üstelik altın tepside sunulmaktadır. Böyle bir aldatmaca, aslında kaçak yapıyı yapan ve yaptıranlara karşı herhangi bir yaptırım tanımlanma niyetinde olunmadığının da açık göstergesidir. Ayrıca bu Yasa ile, kaçak yapılara ilişkin sorumlu kamu görevlilerine verilecek cezanın sadece “sınai” tesislerle sınırlandırılması, konut, ticaret ve başka kullanım amaçlı yapıların yapımına göz yuman görevlileri sorumsuz kılmakta, kentlerimizin en temel kaçak yapıları olan gecekondu ve kaçak ticarethaneler için göreli bir teşvik yaratılmaktadır.
Tüm bu nedenlerle, açıkça af niteliği taşıyan bu yasanın, Anayasa Mahkemesinden dönmesi de kesinlikle yeterli değildir. Çünkü bu durumda, kaçak yapılaşma ve bunun cezalandırılmasında mevcut “aciz!” durum devam etmekte, Avrupa Birliği normlarına uyabilmek için yapıldığı düşünülen yeniliklerin hiç biri de hayata geçememiş olmaktadır. Bu nedenle, kaçak yapılaşmaya ilişkin seçim ve politikaların bir bütün halinde cezalandırma-özendirme yeniliklerini de içerecek biçimde tasarlanması gerekmekte. Kaçak yapılaşma sorununu anlayabilmek için bu sorunun nereden ve nasıl beslendiğini açıkça ortaya koyabilmek, öneri ve uygulamaları da bu bağlama oturtmak kaçınılmaz bir zorunluluk olarak ortada durmaktadır.
KAÇAK YAPILAŞMA NEREDEN BESLENİYOR?...
Odamızca hazırlanan ve ekteki sonuç bölümünde konuyla ilgili önerileri bulunan “Kaçak Yapılaşma İle İlgili Süreçler, Sorunlar, Çözüm Önerileri” isimli rapor, kaçak yapılaşma sorununun tahlili, teşhisi ve tedavisinde çok önemli değerlendirmeler yapmakta...
Kentlerimize hızlı göç sürecinin yaşandığı yıllardan bu yana, kapsamlı-bütüncül ve şehirciliği-planlamayı odağına koyan bir kentleşme politikası oluşturulup uygulanamadığından, bunca acı deneyimden sonra bugün hala bir çok kent ve kent parçası, önemli sorun-açmaz ve risklerle içiçe yaşıyor. Böylesi bir kentleşme politikası eksikliği, bir boyutuyla kente ve kent mekanına bakış açısıyla ilgili sorunlar taşımakta, diğer boyutuyla da kentleşme ve planlama politikalarının uygulanmasında büyük önem taşıyan kamu kurumsallaşmasına ait sorun ve yetersizliklerden beslenmekte.
Kente ve kent mekanına bakış açısından ele alındığında, rant ve spekülasyon arayan bir toplum ve kurumsal yapılar oluşturulmasını sağlayan politika seçiminin ısrarla uygulandığı görülüyor. Bu politika seçimiyle; kentleşme-planlama sorunlarına; günlük, küçük, parçacı düzenlemeler noktasından ve bunları yalnızca bazı yasal ve kurumsal müdahaleler boyutuna indirgeyen bir gözlükle bakıldığından, kalıcı çözümler üretilemediği gibi, sağlıklı nitelikli yapılaşma süreçleri de tanımlanamamakta, kaçak yapı ve gecekondu alanlarının dönüşümü de daha fazla “imar hakkı” ve rant sağlama yoluyla çözülmeye çalışılmakta. Kaçak yapıyı yapan, yaptıran, yapımına göz yuman ya da teşvik edenler de bu bütünlüklü politikanın bir parçası olarak cezalandırılmadığından, bu süreç kaçak yapı yapma eğilimini, önüne geçmek yerine güçlendirmektedir.
Diğer yandan, kent mekanına rant elde etmenin bir aracı olarak yaklaşılması, piyasanın kısa vadeli özel çıkarlarına hizmet edecek bir kentleşme modeli uygulanması; kamu arazilerinin ve genel hizmet alanlarının elden çıkarılmasını, çeşitli af süreçleriyle kaçak yapılaşmanın özendirilmesini, kaçak yapılaşmış alanların dönüşümünde de yeni niteliksiz ve güvenliksiz yapılar yaratılmasını ve afet açısından riskli yerleşmelerin oluşmasını desteklemekte. Bu kentleşme politikası (politikasızlığı!), doğal ve kültürel mirasın önemli ölçüde kaybedilmesine yol açıp, değerli tarım alanları, orman, su havzaları, sel yatakları, dolgu ve kıyı alanları, jeolojik sakıncalı alanların yapılaşma baskısı altında kalmasına neden olmakta. Toplumun yararına hizmet eden, bölgesel gelişmelerin dengeli gerçekleşmesini sağlayan, yaşam kalitesini arttıran, korunması gerekli alanları bu yönden güvence altına alan kararlar getiren, afet zararlarını azaltan, kaçak yapıların ve gecekonduların oluşumunu engelleyen, oluşmuş olanların sağlıklı ve nitelikli dönüşümünü sağlayarak uzun vadeli kalıcı çözümler getiren fiziksel planlamaya gerekli önem verilmemekte, planlama reddedilmekte...
İmar afları, ıslah imar planları ve kaçak yapıların sorumlularının affedilmesiyle bu birikimli yanlışlıklarda ısrar ediliyor. Af-rant-oy eksenli kentleşme politikası seçimlerinin vahim sonuçları çabukça unutulup-unutturularak, hazine arazilerinin işgalcilere satılmasına, kamu alanlarının elden çıkarılmasına yönelik düzenlemeler tekrarlanıyor ve gerçekçi-bütünlüklü bir kentleşme ve yerleşme politikası oluşturulması, bununla ilişkili tüm yasal düzenlemelerin birbiriyle bütünleşen nitelikte tasarlanması yerine, parçacı, birbirleriyle çelişen ve soruna kentsel mekanın rant değeri gözlüğünden bakan yasal düzenlemeler gündeme getiriliyor. Son Türk Ceza Kanunu da son anda eklenen af içerikli maddesi ve kaçak yapıya göz yumanlara ceza vermeyen içeriği ile bu birikimli politikasızlığın son halkasını oluşturmakta...
Bu nedenle, kamuoyunu kaçak yapı konusunda bilgilendirmeyi bir görev sayan Şehir Plancıları Odası olarak, hükümeti kaçak yapılaşma ve imara ilişkin konularda parçacı, birbiriyle çelişen ve yeni kaçak yapıları hazırlayacak karar ve uygulamalardan vazgeçmeye, hızla tüm bu sorunları giderecek ve yeni açılımlar getirebilecek “İmar ve Şehirleşme Kanunu”nu yasalaştırmaya, kaçak yapıyı yapana da, yaptırana da, göz yumana ve siyasi rant sağlayana da yaptırım uygulamaya davet ediyoruz.


Saygılarımızla...
TMMOB Şehir Plancıları Odası Yönetim Kurulu


NE YAPILMALIDIR?...
TMMOB ŞEHİR PLANCILARI ODASI
“KAÇAK YAPILAŞMA İLE İLGİLİ SÜREÇLER, SORUNLAR, ÇÖZÜM ÖNERİLERİ”
DEĞERLENDİRME RAPORU SONUÇ BÖLÜMÜ ÖZETİ
Bireysel bir davranış biçimi olmaktan çıkıp toplumsal bir hastalık haline gelen kaçak yapılaşma sorununu aşabilmek için öncelikle bütünlüklü bir imar ve kentleşme politikası benimsenmeli, kaçak yapıya ilişkin önlem ve yaptırımlar da bu bağlamda tanımlanmalıdır. Bu anlamda yapılabilecekler şöyle sıralanabilir:
• Kaçak kentlere dönüşen kaçak yapılaşma sorununun çözümünde planlamanın varlığı, gerekliliği ve kentte üretilen rant ve değerlerin kamuya dönebilmesi zorunluluğu görmezden gelinmemelidir. Bugün mülkiyet hakkının, tam ve her şeyiyle mülkiyet sahibinin hakkı olacak bir biçimde yorumlanması önemli sakıncalar yaratmaktadır. Kentsel gelişme sürecinde değer kazanan, kentteki yapı ve parsellere ilişkin rantların, sadece mülkiyet sahibince değil, kentin-kentlinin beraberce ürettiği birikimli değerler olduğu göz ardı edilmemelidir. Bu nedenle mülkiyet hakkının getirileri yanında sorumlulukları da olduğu yönündeki bir düzenlemenin, Anayasadan, Medeni Kanuna, İmar Kanunundan Vergi Mevzuatı ve Ceza Kanununa kadar ilgili tüm yasal belgelerde yer bulması ve mülkiyet üzerinden elde edilen kentsel rantların, kente ve kamuya dönüşüne ilişkin süreçlerin önünün açılması gerekmektedir. Böylece, kentin tümünün birlikte ürettiği birikimler sonucunda kazanılan değerin, yalnız sahiplerince kullanılması yerine kente ve kamuya dönüşleri olabilecek ve bu geri dönüş de, kentlerimizin sağlıklı-çağdaş bir dönüşüm ile nitelikli çevrelere kavuşmasında çok önemli bir rol oynayabilecektir. Yeni bir imar mevzuatı arayışının, kaçak yapılara ilişkin müdahale ve yaptırım süreçlerinin, kentte üretilen rantı kamuya döndürecek mekanizmaları tanımlaması daha fazla görmezden gelinemeyecek bir zorunluluk olarak önümüzde durmaktadır.
• Kaçak yapılaşmanın önlenmesi amacıyla Anayasa’da bu nitelikte düzenleme yapılamayacağı hükmünün getirilmesi yanında, yeni kaçak yapı oluşumlarının denetlenmesinde, tahliye ve yıkımında açık sorumluluk ve yaptırımlar ile bu uygulamaların merkezden denetlenmesi olanağı, mevcut kaçak yapı stoğunun eritilmesinde ise, dönüşüm projeleri kapsamında risk düzeylerine göre özendiren ve borçlandıran yaptırımlar getirilmelidir.
• Kaçak ve sağlıksız yapı süreçlerinin oluşmadan önüne geçebilecek stratejiler tanımlanmalı, buna karşın oluşan ihlaller için, cezalandırma politikaları yanında özendirme-sakındırma politikaları da hayata geçirilmelidir.
• Yerel yönetimlere, yapı güvenliği değerlendirme, güçlendirme ya da yıkıma zorlama, taşınmaz tasarruflarını kısıtlama, yapıya zorlama yetkileri, kira denetim ve emlak vergilerinde istisna uygulama, taşınmaz ortaklıklarına katılma ve irtifaklar kurma yetkileri sağlanmalıdır.
• Yüksek riskli bölge ve Eylem Planlaması kararı alınan alanlarda hızlı kamulaştırma, imar hakkı takası veya aktarımı, taşınmaz birleştirme ve ayırma, özel proje uygulama alanı ilan etme yetkileri tanınmalıdır.
• Yapı denetim yasası kaldırılarak bu işleyişin imar yasası içinde bütünleştirilmesi sağlanmalı, yapıların üretim sırasında olduğu gibi, kullanım süresince de denetlenmesi yetkileri yerel yönetimler elinde bulunmalıdır.
• İmar ve yapılaşma ile ilgili tüm mevzuat taranarak çelişen konular giderilmeli, sadeleştirilmeli, abartılı bürokratik işlemlerden arındırılarak, çağdaş, ekonomik, katılımcı bir yönetim sistemine dönüştürülmelidir. İmar mevzuatını bütünleyecek ve bu süreçten ayrılmaz bir nitelik sunan, yerel yönetimlere yönelik yasal düzenlemeler, kamu yönetimini belirlemeye yönelik yasalar, afetler mevzuatı, yapı denetim yasası, kat mülkiyeti yasası, yasa dışı yapılaşmayı caydıracak ceza yasası gibi bir çok yasal düzenleme de, imar mevzuatındaki ihlalleri ve kaçak yapılaşma süreçlerini de nedenleriyle çözümleyerek, bir stratejik bütünlük tanımladığında anlam taşıyabilecektir.
• Ruhsat ve eklerine yönelik iş ve işlemler basit, açık, kolay anlaşılıp uygulanabilir ve şeffaf süreçler sonucunda tamamlanmalı, bunların gerçekleşmemesi halinde ağır yaptırımlar tanımlanmalıdır.
• Her tür kaçak yapıyı yapan, yaptıran kadar bunların yapımına göz yuman, dolaylı ya da direkt destek sağlayan görevlilerin cezalandırılması da, bütünlüklü bir imar ve yerleşme politikasının en temel parçalarından birini oluşturmalıdır.
• Yerel yönetimlerin, şehir plancısı, mimar ve mühendis gibi uzman teknik elemanlarca imar işlerini izlemesi zorunlu tutulmalıdır.
Yerel yönetimlere ilişkin mevzuatın, kaçak yapılaşma ve sonuçlarına ilişkin sorumluluklar taşıdığına ilişkin hükümlerine açıklık kazandırılmalı ancak asıl hedef, bireyleri sosyo-ekonomik açıdan kaçak yapı üretiminden caydıracak önlemlerin alınması olarak ortaya koyulmalıdır. Bu alanda bugüne kadar başvurulmamış yöntemler arasında ;
• Kaçak ve mevzuata aykırı yapılarda emlak vergilerinin ağırlaştırılması,
• Çalışanlardan ruhsatlı konutta oturduklarına ilişkin belge istenmesi, bu tür belgesi bulunmayanların çalıştırılması durumunda işverenin sigorta yanında konut yardım primleri ödemeleri,
• Kaçak yapılara verilen altyapı hizmet fiyatlarının yüksek tutularak bir “konutlandırma fonu”na pay verilmesi gibi caydırıcı yaptırımlara yer verilmesi,
• Kaçak taşınmazları tasarruf edenlere borçlandırma yoluyla konut edindirme yaptırımı uygulanması,
• Plan kapsamında güçlendirilecek taşınmaz sahiplerine ucuz ve uzun dönemli kredi tahsisi yapılması,
sayılabilir.
Bu tür yaptırımları etkili kılmak üzere taşınmaz vergisi ve zorunlu sigorta primi indirimleri gibi ayrıcalıklar da sağlanabilir.
Öte yandan bu kesimin düzenli konut sahibi ya da kiracı olmalarının özendirilmesi için ise; düzenli konuta geçenlerin belirli süreler taşınmaz vergisinden muaf tutulması, yerel yönetimlerce kaçak alanlarda işgücü ve istihdamı geliştirecek mikro kalkınma projeleri eşliğinde ‘kentsel dönüşüm’ projelerinin desteklenmesi vb. girişimlerle entegre bir siyaset geliştirilmesi yerinde görülebilir.
Sonuç olarak; kaçak yapılaşma ve gecekondu sorununun çözümünde öncelikle daha önce yapılan yanlışlıkların, önemli açmazlara yol açan politik seçimlerin farkına varılması ve bunların ısrarla tekrarlanmasından vazgeçilmesi gereklidir. Kentlere ve kentlerin yaşanabilir mekanlar olarak planlanmasına olan gereksinim gözden kaçırılmamalı, nitelikli-bütünlüklü ve kamu-toplum yararına odaklanan kentleşme politikaları ortaya koyulmalıdır. Ayrıca, bu politika ile uyumlu, birbiriyle bütünleşen; imar, çevre-koruma, afet, kamu yönetimi-yerel yönetimler vb mevzuatların yukarıda vurgulanan ilke ve yaklaşımlar ışığında yenilenmesi gerektiği de açıktır. Bu bağlamda planlama-uygulama süreçlerine halk katılımının etkin ve verimli bir işleyişle sokulması ve katılım için gerekli eğitim süreçlerinin gecikmeksizin tasarlanması büyük önem taşımaktadır. Ayrıca, mülkiyet hakkının sorumluluklar da getiren boyutları ile kamuya gerekli dönüşleri sağlayacak bir biçimde tanımlanmasına yönelik yasal düzenlemelerin hayata geçirilmesi, ekonomik anlamda uygulama güçlükleri içindeki kamu otoritelerinin güçlenip, sağlıklı dönüşümler için kaynak bulabilmesi ve kaçak yapıyı yapan, yaptıran ve göz yumanın cezalandırılması da toplumsal adalet-hakçalık ilkeleri açılarından yukarıdaki çözüm yaklaşımlarına temel katkıyı sağlayacaktır. Bunlar yapılmaksızın kaçak yapılaşma ve gecekondu alanlarının önlenemeyeceği, bu alanların mevcut politikalar ile dönüşümü sonucunda da, yeni sorun ve açmazlarla dolu kent parçaları yaratılacağı bilinmelidir.
TMMOB
Şehir Plancıları Odası

Çerez Politikası & Gizlilik Sözleşmesi

Sitemizden en iyi şekilde faydalanabilmeniz için amaçlarla sınırlı ve gizliliğe uygun şekilde çerez konumlandırmaktayız. Çerezleri nasıl kullandığımızı incelemek ve çerezleri nasıl kontrol edebileceğinizi öğrenmek için Çerez Politikamızı inceleyebilirsiniz

kişisel verilerinizin Odamız tarafından işlenme amaçları konusunda detaylı bilgilere KVKK sayfamızdan ulaşabilirsiniz.

"/>